İmam Nevevî Kimdir?

Hadis âlimi ve fakih olan İmam Nevevî, uzun adı ile Ebû Zekeriyyâ Yahyâ b. Şeref b. Mürî en-Nevevî (ö. 676/1277), zamanındaki değerli alimlerden ders aldı, önemli eserler verdi ve kendisi de birçok alim yetiştirdi.

631’de (1234) Suriye’nin güneyindeki Havran bölgesinde Nevâ köyünde doğdu. Nevevî (Nevâvî), Havrânî ve dedelerinden Hizâm’a nisbetle Hizâmî nisbeleriyle anılır. Hiç evlenmediği halde adı Yahyâ olanların genellikle yaptığı gibi Ebû Zekeriyyâ künyesini almıştır.

BİRÇOK ALİMDEN DERS ALDI

Nevevî ergenlik çağında ticareti sevmediği halde babasının dükkânında çalıştı ve bu arada çevresindeki âlimlerin derslerine devam etti. On sekiz yaşına girince babası onu Dımaşk’a götürüp Revâhiyye Medresesi’ne yerleştirdi. Orada Ebû İshak eş-Şîrâzî’nin Şâfiî fıkhına dair et-Tenbîh ve el-Müheẕẕeb adlı eserlerini ezberledi. İki yıl sonra babasıyla birlikte hacca gitti, dönüşte Medine’de bir süre kalarak oradaki âlimlerin derslerine katıldı.

Kütüb-i Sitte’den başka İmam Mâlik’in el-Muvaṭṭaʾ, İmam Şâfiî, Ahmed b. Hanbel, Osman b. Saîd ed-Dârimî, Ebû Avâne el-İsferâyînî ve Ebû Ya‘lâ el-Mevsılî’nin el-Müsned, Dârekutnî’nin es-Sünen, Ahmed b. Hüseyin el-Beyhakī’nin es-Sünenü’l-kübrâ, Begavî’nin Şerḥu’s-sünne, Humeydî’nin el-Cemʿ beyne’ṣ-Ṣaḥîḥayn ve Hatîb el-Bağdâdî’nin el-Câmiʿ li-aḫlâḳı’r-râvî ve âdâbi’s-sâmiʿ adlı eserlerini çeşitli hocalara okuyarak icâzet aldı.

HADİS İLMİNDEKİ HOCALARI

Hadis ilmindeki hocaları kendisinden birçok hadis kitabını dinlediği Ziyâ b. Temmâm el-Hanefî, Ṣaḥîḥ-i Müslim’i okuduğu Ebû İshak İbrâhim b. Ömer el-Vâsıtî, on yıl boyunca daha çok Ṣaḥîḥ-i Buḫârî ve Ṣaḥîḥ-i Müslim hadislerinin şerhi konusunda faydalandığı İbrâhim b. Îsâ el-Murâdî el-Endelüsî ve Ebü’l-Ferec İbn Kudâme gibi muhaddislerdir.

Fıkıh ilmindeki hocaları arasında İshak b. Ahmed el-Mağribî, Dımaşk müftüsü Ebû Muhammed Abdurrahman b. Nûh b. Muhammed el-Makdisî, Ebü’l-Hasan Sellâr b. Hasan el-İrbîlî, fıkıh usulü okuduğu kadı Ebü’l-Feth Ömer b. Bündâr et-Tiflîsî ve gramer okuduğu âlimler içinde İbn Mâlik et-Tâî bulunmaktadır.

KENDİSİ DE BİRÇOK ALİM YETİŞTİRDİ

Nevevî kendini yetiştirdikten sonra talebe okutmaya ve 660 (1262) yılından itibaren eser vermeye başladı. Kendisi de pek çok âlim yetiştirdi. Hayatının son altı yılında ondan hiç ayrılmadığı için “Muhtasarü’n-Nevevî” lakabıyla anılan İbnü’l-Attâr Ebü’l-Hasan Alâeddin Ali b. İbrâhim ed-Dımaşkī bunların en tanınmışıdır. Diğer talebeleri arasında İbn Ferah el-İşbîlî, Bedreddin İbn Cemâa, kadı Ziyâeddin Ali b. Selîm el-Ezraî, Yûsuf b. Abdurrahman el-Mizzî, kādılkudât Şemseddin İbnü’n-Nakīb Muhammed b. İbrâhim ve Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr’in babası Ebû Hafs Şehâbeddin Ömer b. Kesîr gibi şahsiyetler vardır.

Çeşitli medreselerde hocalık yapan Nevevî, 665 (1267) yılında Ebû Şâme el-Makdisî’nin vefatıyla boşalan Eşrefiyye Dârülhadisi şeyhliğine getirildi ve ölümüne kadar bu görevini sürdürdü. Nevevî, kendisine “sefer izni” çıktığını söyleyerek hocalarının kabirlerini ve tanıdıklarını ziyaret etti, kitaplarını medreseye vakfetti, Kudüs’ü de ziyaret edip köyüne döndü ve 24 Receb 676’da (21 Aralık 1277) Nevâ’da vefat etti.

HEM HADİS HAFIZI HEM DE HADİS İLİMLERİNDE OTORİTEYDİ

Zehebî’nin “hadis âlimlerinin efendisi” dediği Nevevî hem hadis hâfızı idi hem de hadis ilimlerinde otorite sayılıyordu. Sahih hadisleri zayıf ve uydurma rivayetlerden kolayca ayırır, râvilerin durumlarını, hadislerde geçen garîb kelimeleri çok iyi bilirdi; hadislerden fıkhî hüküm çıkarmada mahirdi. Şâfiî fıkhında devrinin en büyük âlimi kabul edilmekteydi.

Bu mezhebin esaslarını, bir meseleye dair sahâbe ve tâbiîn âlimlerinin neler söylediklerini, hangi noktada birleşip hangi noktada ayrıldıklarını ezbere biliyordu. Tartışmadan hoşlanmazdı; fakat hocalarının Şâfiî mezhebine veya sünnetin açık hükmüne aykırı bulduğu görüşlerini eleştirmekten çekinmezdi. Nevevî öğrencilik yıllarında tıp tahsil etmek istemiş ve İbn Sînâ’nın el-Ḳānûn’unu okumaya başlamış, ancak bunalıp sıkılınca bunun tıpla uğraşmaktan kaynaklandığını anlayarak tıpla ilgili eserleri elinden çıkarmıştır.

İLİM VE GÖREV SORUMLULUĞU TAŞIRDI

Nevevî evliliğin kendisini meşgul edeceği düşüncesiyle hiç evlenmemiştir. Esasen dünya zevklerine ve rahat yaşamaya önem vermezdi. En büyük ibadetin samimi bir niyetle helâlleri ve haramları öğrenmek olduğunu söyleyerek kimseden para almaz, görev yaptığı medreselerden kendisine verilen aylıkla kitap alır, daha sonra bunları o medreseye bağışlardı. Haksızlığa boyun eğmez, doğru bildiğini söylemekten, yöneticileri uyarmaktan çekinmezdi.

Memlük Sultanı I. Baybars’a çeşitli mektuplar yazmış, bu mektupların bir kısmını âlimlere de imzalatarak ortak bir dilekçe halinde sunmuş, ondan kıtlık yüzünden sıkıntı çeken Dımaşk halkına kolaylık göstermesini, ağır vergilerle onları zor durumda bırakmamasını istemiştir. Moğollar Suriye’ye saldırdığında memleketi savunmak için halkın bir kısım emlâkini elinden almak isteyen ve bu sebeple âlimlerden fetva talep eden halifeye karşı çıkmış, Baybars’a karşı gösterdiği bu tavrından sonra şöhreti yayılmış ve eserlerine büyük rağbet gösterilmiştir.

Zehebî, Nevevî’nin iyiliği tavsiye edip kötülükten sakındırma konusunda benzeri bulunmadığını, azla yetinip basitçe giyinen vakur ve heybetli bir kişi olduğunu söylemekte, talebelerinden İbn Ferah el-İşbîlî de onun ilim ve görev sorumluluğu taşıyan bir âlim olduğunu belirtmektedir. Harîrîzâde kendisine Şâzeliyye tarikatının Neveviyye adlı bir kolunu nisbet eder (Tibyân, III, vr. 217a-221a).

ESERLERİ

Başlıca eserleri aşağıdakiler olmak üzere buraya almadığımız birçok eseri daha mevcuttur.

  • Riyâżü’s-ṣâliḥîn.
  • el-Eẕkâr.
  • İrşâdü ṭullâbi’l-ḥaḳāʾiḳ ilâ maʿrifeti süneni ḫayri’l-ḫalâʾiḳ ṣallallāhu ʿaleyhi ve sellem.
  • et-Taḳrîb ve’t-teysîr li(fî)-maʿrifeti süneni’l-beşîri’n-neẕîr.
  • el-Erbaʿûne’n-Neveviyye.
  • et-Telḫîṣ şerḥu’l-Buḫârî.
  • Mâ temessü ileyhi ḥâcetü’l-ḳārî li-Ṣaḥîḥi’l-İmâmi’l-Buḫârî.
  • el-Ḫulâṣa fî eḥâdîs̱i’l-aḥkâm (Ḫulâṣatü’l-aḥkâm fî [min] mühimmâti’s-sünen ve ḳavâʿidi’l-İslâm).
  • el-Îcâz fî şerḥi Süneni Ebî Dâvûd.

NOT: Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlileri Prof. Dr. M. Yaşar Kandemir, Prof. Dr. İsmail L. Çakan ve Doç Dr. Raşit Küçük'ün 6 yıllık emeğinin sonucu meydana gelen, İmam-ı Nevevi'nin meşhur eseri Riyazü's-Salihin Erkam Yayınları'ndan çıktı. Her evde bulunması gereken bu hadis kitabının beş farklı baskısı mevcut. İhtiyacınız doğrultusunda dilediğinizi satın alarak okuyabilirsiniz.

Riyazü's-Salihin eserini sipariş vermek için tıklayınız.

Kaynak: M. Yaşar Kandemir, TDV İslam Ansiklopedisi

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.