İmamlığa En Lâyık Olanlar ile İlgili Hadisler

İmamlığa kim daha lâyıktır? Namazı kıldırmak için imamlığa en lâyık kimdir? İmamlığa (imamete) en lâyık olanlar ile ilgili hadisler…

Ebû Mes’ûd el Bedrî radıyallahu anhdan, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Cemaate Allah’ın Kitâbını (Şartlarına riayet ederek) En iyi okuyan ve daha önce Kur’an’ı öğrenmiş olan imam olur. Eğer Talibler okuyuşta müsavi iseler önce hicret etmiş olanlar imam olsun. Eğer hicrette de müsavi iseler yaşça en büyük olan imam olsun. Bir kimsenin ya evinde veya makamında imamlık yapılamaz. Ve izni olmadan tekrimesi üzerine oturulamaz.” buyurdu.

Şu’be diyor ki: İsmail’e tekrime ne demektir? Diye sordum. O da şahsın döşeğidir cevabını verdi, diyor. (Ebû Dâvûd, Salât, 61/582; Müslim, Kitâbu’l-Mesâcid, b. 53, n. 673, s. 463, c. 1; Tirmizî, Ebvâbu’s-Salât, b. 174, n. 235, s. 458, c. 1; Nesêi, Kitâbu’l-İmâmet, b. İmamlığa kimin daha lâyık olduğu bâbı, n. 782, s. 76, c. 2; İbn-i Mâce, Kitâbu’l-İkâmeti’s-Salât, b. 46, n. 980, s. 313, c. 1)

Hadisin Açıklaması

Tekrimetühü: Ona ikram için hazırlanan koltuk, döşek ve makam demektir.

İmamlık hakkı ev sahibinindir. Eğer ev sahibi misafirin imam olmasını ister, müsaade ederse o zaman misafir imam olabilir.

*

Şu’be radıyallahu anh, bu bir önce geçen hadis-i şerifi nakletti. Ve orada (Bir kimse öbür bir kimseye onun makamında imam olmasın) dedi.

Ebû Dâvud dedi: Yahya El Kattan Şu’be’den “Kıraatte en kıdemli olanları” (imamlığa daha haklıdır.) şeklinde rivâyet etmiştir. (Ebû Dâvûd, Salât, 61/583; Müslim, kitâbu’l-Mesâcid, b. 53, n. 673, s. 465, c. 1; Tirmizî, Ebvâbu’s-Salât, b. 174, n. 235, s. 458, c. 1; Nesêi, Kitâbu’l-İmâmet, b. Men Hakkın bi’l-İmâme, n. 781, s. 313, c. 1)

Hadisin Açıklaması

Kur’an’da en kıdemli olmak Kur’an’ı daha önce öğrenmiş olmak veya Kur’an bilgisinde ileri olmak demektir.

*

Dam’ac El-Hadramî’nin oğlu Evs radıyallahu anhdan rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir:

Ebû İbn Mes’ûd’u bir önceki Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemin hadisini naklederken işittim. Râvî eğer okuyuşta müsavi olurlarsa, içlerinden sünneti daha iyi bilen, eğer sünneti, bilmekte müsavi iseler, onlardan ilk defa hicret eden (imam olsun dedi) Kur’anda önde olan demedi. (şeklinde rivâyet etmiştir.)

Ebû Dâvud diyor ki: Bu hadis-i İsmail (bin Reca) den Haccac oğlu Ertat “Hiç kimsenin yatağına izni olmadan oturma.” şeklinde rivâyet etmiştir. (Ebû Dâvûd, Salât, 61/584)

*

Âmr bin Seleme radıyallahu anhdan rivâyete göre şöyle dedi:

Biz halkın Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’i ziyarete gidip geldikleri yol üzerinde bulunan bir yerleşim bölgesinde idik. İnsanlar ziyaretten dönerken bize uğrarlar, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi diye, bize haber verirlerdi. Ben de ezberci bir çocuk olduğumdan Kur’an’dan birçok yerleri ezberledim. Babam da kabilesinden bir hey’etle birlikte Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve selleme elçi olarak gitmişti. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem onlara namaz öğretip, “Size en çok Kur’an bileniniz imam olsun.” buyurmuş. Kur’an’dan birçok yerleri ezberlediğimden içlerinde en çok Kur’an bilen ben vardım. Beni imam yaptılar. Üzerimde kendime ait küçük ve sarı bir pardesü ile onlara namaz kıldırıyordum. Secdeye vardığımda pardesüm toplandı. Kadınlardan birisi imamınızın avret yerini gözümüzden kaybedin, dedi. Bunun üzerine bana Uman kumaşından yapılmış bir gömlek aldılar. Müslüman olduktan sonra o gömleğe sevindiğim kadar hiç bir şeye sevinmedim. İşte ben yedi veya 8 yaşında iken onlara imamlık yapardım, dedi. (Ebû Dâvûd, Salât, 61/585; Buharî, Kitâbu’l-Ezân, b. 53, s. 170, c. 1)

Hadisin Açıklaması

Bu hadis-i şerifin hükmünde müçtehitler şu görüşlere vardılar.

İmâm-ı Azam, Mâlik, Evzâi, Süfyan-ı Sevriye göre: Bülûğa ermiş kimsenin imamlığı mekruhtur. Ahmed bin Hanbel’de bu görüştedir. Çünkü rivâyeti zayıf buluyor. Hanefî fıkhında büluğa ermemiş çocukların imamlığı caiz değildir.

Şâfiî’ye göre: Sabinin imamlığı caizdir. Yalnız cuma namazında imam olamaz. (Maalim-üs-Sünne, c. 1, s. 305)

*

Âmr bin Seleme radıyallahu anhdan. Asım Ahvel şu haberi rivâyet etti: Âmr üzerinde kendisinde yırtık bulunan yamalı bir pardesü ile ben onlara imamlık ederdim. Secde ettiğimde avret yerim (meydana) çıkardı, diyor. (Ebû Dâvûd, Salât, 61/586)

*

Âmr bin Seleme radıyallahu anh babasından naklen şöyle rivâyet ediyor: Onlar Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve selleme geldiler. Dönmek istediklerinde ey Allah’ın Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bize kim imamlık edecek, dediler. “Kur’an’dan en çok kim toplamış veya en çok kim almışsa, o imamlık edecek,” cevabını verdi. Kabile içersinde benim ezberlediğim kadar Kur’an ezberlemiş kimse yoktu. Ben daha bir çocuk iken beni îmam tayin ettiler. Üzerimde bir de pardesüm vardı. Kabileden hangi toplulukta bulunursam ben imamlık yapardım ve bugüne kadar cenazelerine namazı ben kıldırıyordum.

Ebû Dâvud dedi ki: Bu hadis-i Yezid bin Harun Misar bin Habib’den o da Âmr bin Seleme’den rivâyet ederek şöyle dedi: Kavmim Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selleme elçi olarak gitti, dedi. Babasından rivâyetle demedi. (Ebû Dâvûd, Salât, 61/587)

*

İbn-i Ömer radıyallahu anhdan rivâyete göre o şöyle demiştir: İlk hicret edenler Medine’ye gelişlerinde Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem gelmeden önce (Kuba’daki) Asba’ya indiler. (Orada) onlara Ebû Huzeyfe’nin kölesi Sâlim imamlık ediyordu. Çünkü Kur’an’ı, o hepsinden çok biliyordu. Heysem, içlerinde Ömer bin Hattab ve Ebû Seleme bin Abdül-Esed de vardı. Cümlesini ziyade etti. (Ebû Dâvûd, Salât, 61/588; Buharî, Kitâbu’l-Ezân, b. 53, s. 170, c. 1)

Hadisin Açıklaması

Asba: Küba’da bir yerin adıdır.

*

Mâlik bin Huveyris radıyallahu anhdan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Mâlik’e veya onun bir arkaşadına “Namaz vakti gelince ezan okuyun, sonra kamette bulunun, sonra size yaşça en büyük olanınız imam olsun” buyurdu.

Mesleme’nin hadisinde şöyle dedi: “Biz gün her ikimiz ilimde birbirimize yakındık” İsmail’in hadisinde Halid şöyle dedi: Ebû Kılâbe’ye yaşça büyük olan imam olacaksa Kur’an-ı daha çok bilen imam olur sözü nerde kaldı dedim. Ebû Kılâb da; onların her ikisi ilimde birbirlerine yakın idiler dedi. (Ebû Dâvûd, Salât, 61/589)

*

İbn-i Abbas radıyallahu anhdan: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

– “Size en hayırlılarınız müezzinlik yapsın. En iyi Kur’an beleniniz de imamlık etsin.” (Ebû Dâvûd, Salât, 61/590; İbn-i Mâce, Kitâbu’l-Ezân b. 5, n. 726, s. 240, c. 1)

Kaynak: İbrahim Koçaşlı, Sünen-i Ebî Davud ve Tercemesi, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

İMAM NE DEMEK?

İmam Ne Demek?

İMAMLIĞA KİM DAHA LAYIKTIR?

İmamlığa Kim Daha Layıktır?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.