İman, İspat İster!
Bu rivâyet de gösteriyor ki, her iddiâ, ispata muhtaçtır; ispat ise delil ve şâhitlere... İnsanın Allâh’ın huzurundaki en büyük iddiâsı, O’na îmân ettiğini söylemesidir. Bu iddiânın ispatı, hayat boyunca sergilenecek olan sâlih ameller ve istikâmet üzere bir yaşayıştır.
Rivâyete göre Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ashâbından Hârise’ye:
“–Ey Hârise, nasıl sabahladın?” diye sordu.
Hârise -radıyallâhu anh-:
“–Hakîkî bir mü’min olarak!” cevâbını verdi.
Bu defa Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“–Ey Hârise! Her hâl ve hakîkatin bir ispatı vardır. Senin îmânının hakîkatinin ispatı nedir?” buyurdu.
Hârise -radıyallâhu anh-:
“–Yâ Rasûlâllah! Dünyadan el-etek çekince, gündüzlerim susuz, gecelerim uykusuz hâle geldi. Rabbimin Arş’ını açıkça görür gibi oldum. Birbirlerini ziyâret eden cennet ehli ile, yekdiğerine düşman kesilen cehennem ehlini görür gibiyim.” dedi.
Bunun üzerine Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“–Tamam yâ Hârise! Bu hâlini muhâfaza et! Sen Allâh’ın, kalbini nurlandırdığı bir kimsesin.” buyurdu. (Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, I, 57)
Başka bir rivâyette de Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Hazret-i Hârise’nin bu hâlini ve kulluktaki samimiyetini şöyle tasdik etmiştir:
“Bir kimse, Allah tarafından kalbi nurlandırılmış bir şahsı görmek isterse Hârise’ye baksın.” (İbn-i Hacer, el-İsâbe, I, 289)
DİL İLE İKRAR KALP İLE TASDİK
Îman; dil ile ikrarla birlikte zihinle değil, kalp ile tasdik olarak târif edilmiştir. Kalp ile tasdik, kendini davranışlarda, yani amel-i sâlihlerde gösterir.
Îman bir muhabbettir. Muhabbetin ölçüsü, fedâkârlıktır. Îmandaki samimiyet, Allah yolundaki fedâkârlık nisbetindedir.
Yani herkesin îman seviyesini gösteren ayna, yapmış olduğu işlerdir; sadece sözde kalan laf kalabalığı değil... Bu sebeple şâir:
“Âyinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz.” demiştir.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Bir Nasihat, Binbir İbret, Erkam Yayınları
YORUMLAR