İman ve İslam Kavramları
İman ve İslam arasındaki ilişki nedir? İman ve İslam kavramlarının anlamı...
İman ve İslam birdir. İman ve İslam ilişkisi kısaca...
- İman Nedir?
Îmân, lügatta; “tasdik”tir. Yani bir kimseyi verdiği haberde doğrulamak, onun doğru söylediğini kabul etmektir.
Terim olarak ise; “Hz. Peygamberin Allah tarafından getirdiklerinin doğru olduğunu kabul etmektir.”[1]
- İslam Nedir?
İslâm ise lügatta; “boyun eğmek ve itâat etmek”; terim olarak da; “Allah’ın ulûhiyetini kabul edip boyun eğmek” anlamındadır.
Lügat yönünden aralarında fark var ise de hüküm yönünden fark yoktur, ikisi de aynı anlamdadır.[2] Îmânsız İslâm, İslâmsız îmân olmaz. Bu ikisi içle dış gibidir.[3] Îmânla İslâm birdir. Bir kimsenin mü’min olup Müslüman olmaması; Müslüman olup mü’min olmaması mümkün değildir.[4]
İMAN VE İSLAM İLE İLGİLİ AYETLER
Îmân ve İslâmın aynı olduğuna şu âyetler delâlet etmektedir:
“Mûsâ dedi: «Ey kavmim! Eğer siz (gerçekten) Allah’a îmân ettiyseniz, O’na (ihlâs ile) teslim olmuş Müslümanlar iseniz artık, ancak O’na güvenip dayanın!»” (Yûnus, 10/84)
“Onlar İslâm’a girdiklerini senin başına kakıyorlar. (Onlara) de ki:
«Müslümanlığınızı benim başıma kakmayın. Bilakis sizi îmâna muvaffak ettiği için Allah size minnet eder, eğer siz («İnandık» demenizde) sâdıklar iseniz.»” (Hucurât, 49/17)
“Derken orada mü’minlerden kim varsa çıkardık. Fakat orada Müslümanlardan bir ev (halkın)dan başkasını da bulamadık.” (Zâriyât, 51/35-36)
“Sen âyetlerimize îmân edecek kimselerden başkasına (söz) dinletemezsin. İşte Müslüman olanlar onlardır.” (Neml, 27/81) Bu âyetlerde îmân, İslâm yerine; İslâm, îmân yerine; mü’min, müslim yerine; müslim, mü’min yerine kullanılmıştır.[5]
İSLAM’IN 5 ŞARTI
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
“İslâm, beş temel üzerine kurulmuştur: Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in O’nun kulu ve Rasûlü olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, Beytullâh’ı haccetmek ve Ramazan orucu tutmak.”[6]
İMANIN ŞARTLARI
Bir defasında Hz. Peygamber ashâba “Îmân nedir? Bilir misiniz?” diye sormuş, ashâb; “Allah ve Resûlü bilir” deyince, şöyle buyurmuştur:
“Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın kulu ve Rasûlü olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, zekat vermek, Ramazan orucu tutmak ve ganîmetin beşte birini vermektir.”[7] Görüldüğü gibi Hz. Peygamber îmân ve İslâm’ı târif ederken aynı şeyleri söyleyerek bu ikisinin aynı olduğunu bildirmiştir.[8]
Yine Hz. Peygamber bir defasında;
“Cennete ancak mü’min olan girecektir”[9] buyurmuş, bir defasında da;
“Cennete ancak Müslüman olan girecektir”[10] buyurmuştur. Bu hadîs-i şerifler de mü’min ve Müslümanın aynı olduğunu gösterir.
İSLAM KAVRAMI
“İslâm” kelimesi, her zaman “îmân” karşılığında kullanılmaz. Bazan “din” anlamında kullanılır. Meselâ şu âyetlerde olduğu gibi;
“Allah nezdinde hak din, İslâmdır.” (Âl-i İmrân, 3/19)
“Sizin için din olarak İslâm’ı beğendim!” (Mâide, 5/3)
Bazan islâm, kalpte tasdik olmadan zâhirî kabûle denir ki bu, kelimenin lügat anlamına göredir. Şu âyet bu mânâdaki kullanılışa örnektir:
“Bedevîler «Îmân ettik» dediler. De ki: «Siz îmân etmediniz, ama, (bari) Müslüman olduk, deyin! Îmân, henüz sizin kalplerinize girmemiştir.»” (Hucurât, 49/14) Buradaki “İslâm”dan maksad, “zâhirî teslim olma, Müslüman gözükme”dir.[11] Bir kimse içten Allah’a inanmadığı hâlde dıştan teslim (Müslüman) olmuş gözükebilir, ibâdet edebilir. Bu, münâfıklıktır.
Bazen de islâm, amel ve ibâdet anlamında kullanılabilir ki buna yukarıda zikrettiğimiz “İslâmın beş temel üzerine kurulduğunu” bildiren hadîs-i şerif misâldir.[12] Yine Hz. Peygamber “Cibrîl Hadisi” diye meşhur olan hadiste İslâm’ı:
“Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Resûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı kılman, zekatı vermen, Ramazan orucunu tutman ve yoluna gücün yeterse Beytullah’ı haccetmendir” şeklinde, îmânı da “Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe ve kadere; hayrına, şerrine inanmandır”[13] şeklinde târif ederek islâmı zâhirî amellere, îmânı da bâtınî itikâda (kalp inancına) isim olarak vermiştir ki bu hadis, îmânın bir kalp ve gönül işi; islâmın da kalple tasdik edilen şeylerin dil ile ikrârı ve amel ile ızhârı olduğunu gösterir.
Cibrîl hadisinden anlaşılan şudur: Îmân, inanılacak hususlara inanmak; İslâm da hem inanmak ve hem de inancının gereği olan amel ve ibâdette bulunmaktır.
Dipnotlar:
[1] Râğıb, Müfredât, 26; İbn Manzûr, Lisânu’l-arab, I,107; Pezdevî, Usûlu’d-dîn, s. 151; Râzî, Muhassal, s. 237; Kâdî Beydâvî, Tavâliu’l-envâr, s. 464.
[2] Sâbûnî, g.e., s. 91.
[3] Ebû Hanîfe, g.e., s. 6.
[4] Mâtürîdî, Tevhid, 394.
[5] Mâtürîdî, Tevhid, 396; Nesefî, Tabsıra, II,425-430.
[6] Buhârî, Îmân, 1, 2; Müslim, Îmân, 19-22; Tirmizî, Îmân, 3; Nesâî, Îmân, 13; Ahmed Hanbel, II,26.
[7] Müslim, Îmân, 24.
[8] Taftâzânî, Şerhu’l-Akâid, 161; Ali el-Kârî, a.g.e., s. 250.
[9] Buhârî, Kader, 5; Müslim, Sıyâm, 143; Tirmizî, Tefsîru Sûre 9/6; Nesâî, Îmân, 7; Dârimî, Savm, 48.
[10] Ahmed b. Hanbel, IV, 89, 90.
[11] Taftâzânî, Şerhu’l-Akâid, 161.
[12] Taftâzânî, g.e., s. 161.
[13] Buhârî, Îmân, 37; Müslim, Îmân, 1; Ebû Dâvûd, Sünnet,15.
Kaynak: Prof Dr. Mehmet Bulut, Delilleriyle İslam Akaidi, Erkam Yayınları
YORUMLAR