Îman ve Vicdan Borcumuz

Bir anne, evlâdına yanlış muhabbet gösterir de, ona zamâne modalarının getirdiği streç çoraplar, yırtık pantolonlar, pejmürde ve pasaklı kıyafetler vs. giydirir, müziklerine heveslendirir, bunu yaparken de «Çocukken hevesini alsın da sonra vazgeçer…» derse, bu, yavrulara yapılabilecek en büyük kötülüktür ve onun istikbâlini düşünmemektir.

Ayrıca böyle anne-babalar, evlâtlarına yaptıklarının esas karşılığını âhirette göreceklerdir ki o evlât, anne-babasından dâvâcı olacaktır.

Bu dünya pazarında insan, alacağı her şeyi bir değer ölçüsü mukâbilinde alır. Her şey, bir değer ölçüsü mukâbilinde satılır. Mesela kömür, tonla satıldığı için kantarla ölçülür. Şeker, kilo ile alınır. Altın, değerinden dolayı gramları ölçen kuyumcu terazileriyle tartılır. Lâkin Cenâb-ı Hak kıyâmet günü zerrelerin hesaba konulacağını bildirerek şöyle buyurmaktadır:

“Her kim zerre kadar hayır işlemişse onu görecektir. Her kim de, zerre kadar şer işlemişse onu görecektir.” (ez-Zilzâl, 7-8)

Yani kıyamet günü bütün emanetlerin ince ince hesabı sorulacaktır.

SELDE SÜRÜKLENEN KÜTÜKLER MİSÂLİ

Müʼmin, yapacağı her işi, önce ilâhî ölçülerle mîzân etmeli, dünyasına ve ukbâsına faydalıysa yapmalı, aksi hâlde uzak durmalıdır.

Velhâsıl günümüzde, içinde bulunduğu derin gafletinden dolayı sefâletini saâdet zannederek, selde sürüklenen kütükler misâli, zamanın akıntılarına kendini kaptırmış giden insanlığın elinden tutmak; bize emanet edilen toplumu o girdaptan kurtarmak; onlara ebedî ve gerçek saâdetin ne olduğunu anlatmak; îman ve vicdan borcumuzdur.

Osman Nuri Topbaş, Şebnem Dergisi, 138. Sayı, Ağustos 2016

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.