İmanı Artıran Hasletler

Bir kişinin imanını artıran hasletler hangileridir? İslam’da merhametin, merhametli olmanın önemi nedir? Mahlukata karşı merhametli olanlara verilen müjdeler var mı?

Yaratılan her şeye şefkat, merhamet ve tebessümle yaklaşabilmek, îmanda ulaşılan seviyenin bir göstergesidir.

İMANI ARTIRAN HASLETLER

Yüce Rabbimiz Kur’ân-ı Kerîm’de sık sık, af ve merhamete dâir sıfatlarını bildirmiş, hattâ “merhamet edenlerin en merhametlisi”[1] olduğunu ve merhametinin her şeyi ihâta ettiğini[2] haber vermiştir. Mahlûkattaki bütün merhamet tezâhürleri de esâsen Cenâb-ı Hakk’ın bu nihâyetsiz rahmetinin bir tecellîsidir. Allah Resûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurur:

“Cenâb-ı Hak rahmetini yüz parçaya ayırdı; bunun doksan dokuzunu kendi katında tuttu, bir cüz’ünü de yeryüzüne indirdi. İşte bu bir cüz rahmet sebebiyle yaratıklar birbirine merhamet ederler. Hattâ ana atın, (süt emzirirken) yavrusuna zarar vermemek için ayağını yukarı kaldırması bile, bu yüzde birlik rahmetin eseridir.” (Buhârî, Edeb, 19; Müslim, Tevbe, 17)

Kendisi bu kadar merhametli olan yüce Rabbimiz, kullarının da birbirlerine karşı şefkat ve merhamet hisleriyle dolu olmalarını arzu etmektedir. Bu sebeple Fahr-i Kâinât Efendimiz’in en mühim vasıflarından biri de engin merhametidir. Allah Teâlâ, O’nu âlemlere rahmet olarak göndermiştir.[3] Bu yüzden Hak Teâlâ, kendi isimlerinden Raûf (çok şefkatli) ve Rahîm (çok merhametli) sıfatlarını Resûl-i Ekrem Efendimiz’e de lutfetmiştir.[4] Hâlbuki önceki peygamberlerden hiçbirine bu sıfatların ikisini birden bahşetmemiştir.[5]

Yaratılan her şeye şefkat, merhamet ve tebessümle yaklaşabilmek, îmanda ulaşılan seviyenin bir göstergesidir. Kâmil bir mü’min, karanlık bir gecenin mehtâbı gibi nurlu, diğergâm, hassas, rakîk, merhametli, şefkatli ve cömert insandır. Merhametten uzak gönüller ise, âdeta canlı cenâzeler durumundadırlar.

MERHAMET EDİN Kİ MERHAMET BULASINIZ

Hadîs-i şerîflerde şöyle buyrulur:

“Merhamet edenlere Rahmân olan Allah Teâlâ merhamet buyurur. Yeryüzündekilere şefkat ve merhamet gösteriniz ki, gökyüzündekiler de size merhamet etsin.” (Tirmizî, Birr, 16/1924)

“Merhamet etmeyene merhamet edilmez.” (Buhârî, Edeb, 18; Müslim, Fedâil, 65)

“Merhamet, ancak şakî olanın kalbinden alınır.” (Tirmizî, Birr, 16/1923; Ebû Dâvûd, Edeb, 58/4942)

“Hâlık’ın nazarıyla mahlûkâta şefkatle bakabilme” ahlâk-ı hamîdesi, Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in şu cihânşümûl hadîs-i şerîfinde ne güzel ifâde edilmektedir:

Bir gün Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-:

“–Nefsim kudret elinde bulunan Allâh’a yemin ederim ki, birbirinize merhamet etmediğiniz müddetçe Cennete giremezsiniz.” buyurmuşlardı.

Ashâb-ı kirâm:

“–Yâ Resûlallah! Hepimiz merhametliyiz.” dediler.

Allah Resûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, sözlerini şöyle îzah etti:

“–Benim kastettiğim merhamet, sizin anladığınız şekilde yalnızca birbirinize olan merhamet değildir. Bilâkis bütün mahlûkâta şâmil olan merhamettir, evet, bütün mahlûkâta şâmil merhamet!..”[6]

Mü’minleri îman vecdi içerisinde yaşatacak, nefislerinin hodgâmlığından ve bencilliğinden kurtarıp ruhlarını derinleştirecek en mühim hasletlerden biri, merhamettir. Merhametin meyveleri de, cömertlik, tevâzu, hizmet, affetmek ve hasetten kurtulmaktır. Allah Resûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ne güzel buyurur:

“Mü’minlerin, birbirlerine acımakta, birbirlerini sevmekte ve birbirlerine şefkat göstermekte bir vücut gibi olduklarını görürsün. Bu vücûdun herhangi bir uzvu muzdarip olduğu takdirde, diğer kısımlarının da uykuları kaçar, ateşler içinde onun ıztırâbını duyarlar.” (Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Birr, 66)

Merhamet, dünyada vicdan huzuru ve cennet müjdesi, Ahirette ise ebedî saâdet sermâyesidir. Nitekim bir zât, Muâz bin Cebel -radıyallâhu anh-’a gelerek:

“–Bana nasihatte bulun!” demiş, Muâz -radıyallâhu anh- da:

“–Merhametli ol ki, ben de senin Cennete girmene kefil olayım.” buyurmuştur.

Dipnotlar:

[1] el-A‘râf, 151. [2] el-A‘râf, 156. [3] el-Enbiyâ, 107. [4] et-Tevbe, 128. [5] Kurtubî, el-Câmî li-Ahkâmi’l-Kur’ân, Beyrut 1985, VII, 192. [6] Hâkim, el-Müstedrek ale’s-Sahîhayn, Beyrut 1990, IV, 185/7310.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 2, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

İNSANDAKİ EN ÜSTÜN HASLET HANGİSİDİR?

İnsandaki En Üstün Haslet Hangisidir?

ALLAH’IN SEVDİĞİ HASLETLER

Allah’ın Sevdiği Hasletler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.