İmanları Uğruna Bedel Ödeyenler
Peygamberimiz ve sahâbe-i kiram, Mekke devrinde müşriklerin zulmüne karşı müthiş bir sabır ve metânet sergilemişlerdir. Bakın onlar imanların bedellerini nasıl ödediler?
Rabbimiz buyurur: “Kâfirlere boyun eğme ve bununla (Kur’ân ile) onlara karşı olanca gücünle büyük bir savaş ver!” (el-Furkān, 52) Cihad; cehd (gayret etmek) ve içtihad (çalışkanlık, bir gaye için bütün aklî ve bedenî gayreti sarf etmek) kelimeleriyle aynı köktendir. Dolayısıyla cihad; bedenî, mâlî, ilmî ve fikrî, ferdî ve içtimâî her türlü cehd ü gayreti içine alır.
PEYGAMBER EFENDİMİZ NELER YAŞADI?
İ‘lâ-yı kelimetullah için karşılaşılacak her türlü çileye tahammül göstermeyi içine alır. Peygamberimiz ve sahâbe-i kiram, Mekke devrinde müşriklerin zulmüne karşı müthiş bir sabır ve metânet sergilemişlerdir. Sayısız hâdiseden birkaç misal: Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz;
- «Yalancı, kâhin, şair, mecnun» gibi nice hakaretlere uğradı.
- Kâbe’de namaz kılarken, üzerine deve işkembesi atıldı.
- Geçtiği yollara dikenler döküldü.
- Yıllarca boykota mâruz kaldı.
- Tâif’te taş yürekli kalpler tarafından taşlandı.
- Sayısız tehditlere ve sûikastlere uğradı.
Şöyle buyururdu: “…Allah yolunda hiç kimsenin görmediği eziyetlere mâruz kaldım. (En çok çile çemberinden geçen peygamber benim.)” (Tirmizî, Kıyâmet, 34/2472)
İLK MÜSLÜMAN NİCE ÇİELELER ÇEKTİLER
İlk müslümanlar nice çileler çektiler. Bilâl-i Habeşî, Ammâr bin Yâsir, Abdullah İbn-i Mes‘ûd gibi sahâbîler nice işkenceler yaşadılar. Yâsir -radıyallâhu anh- ve Sümeyye -radıyallâhu anh- hunharca şehîd edildiler. Hazret-i Habbâb -radıyallâhu anh-; zayıf ve fakir müslümanlardan biriydi. Kendisini himaye edecek kimse olmadığı hâlde, müslüman olduğunu açıklamaktan çekinmedi. Bunun üzerine Kureyşli müşrikler, ona eziyet etmeye başladılar. Onun çıplak vücuduna demir gömlek giydirir, en sıcak günlerde güneşin altında tutarlardı. Ateşle kızdırılmış taşlara, çıplak sırtını bastırırlardı. Bütün dertleri ona bir inkâr sözü söyletmek olurdu! Fakat o, büyük bir îmanla; “–Allah birdir, Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem- O’nun Peygamberi’dir!” diye haykırırdı. Yıllar geçtiği hâlde bile, Hazret-i Habbâb’ın sırtındaki yanıkların izleri, kaybolmadı. Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-, halîfe iken bir gün, Habbâb’a, o günleri sordu. Habbâb kifâyetsiz kelimelerle ifade etmek yerine sırtını açtı: “–Ey mü’minlerin emîri! Bak sırtıma!” Hazret-i Ömer, diyor ki: “–Doğrusu ben, böylesine tahrip olmuş bir sırtı hiç görmemiştim!
MUHTEŞEM SABIR VE SEBAT ÖRNEKLERİ
Bu işkence ve zulümlere karşı; sabır ve sebat, metânet ve cihad, bu sayıca az ilk mü’minler grubunun îmânını muazzam derecede kuvvetlendirdi. Onlar çok zor olan akāid imtihanında muvaffak oldular. Tarihteki emsalleri olan;
- Hazret-i Musa’ya îmân eden sihirbazlar,
- Ateşe atılan Ashâb-ı Uhdûd,
- Taşlanarak katledilen Habîb-i Neccâr,
- Dakyanus’un şerri yüzünden mağaraya sığınan Ashâb-ı Kehf ve;
- Aslanlara parçalattırılan ilk Îsevîler gibi,
Mekkeli ilk müslümanlar da sergiledikleri metânet ile, îmanda zirveleştiler. Nâil oldukları îmânın bedelini; ağır işkencelere, baskılara tahammül ederek ödediler. Önce Habeşistan’a, sonra Medine’ye hicret ettiler, vatan-cüdâ oldular. Mallarını ve evlerini bıraktılar. Eşyaları gasp edildi. Kan bağının yerine îman bağını koydular. Îmân etmelerine karşı çıkan ailelerini ve akrabalarını terk ettiler. Kaynak:Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2019 Ay: Ocak, Sayı: 167