“İnananların Gönüllerinin Allah’ı Anması ve O’ndan İnen Gerçeğe İçten Bağlanmasının Zamanı Daha Gelmedi mi?” Ayeti
“İnananların gönüllerinin Allah’ı anması ve O’ndan inen gerçeğe içten bağlanmasının zamanı daha gelmedi mi? Müminler, daha önce kendilerine kitap verilip de üzerlerinden uzun zaman geçmesi yüzünden kalpleri katılaşan kimseler gibi olmasınlar” ayetini nasıl anlamalıyız?
Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:
“İnananların gönüllerinin Allah’ı anması ve O’ndan inen gerçeğe içten bağlanmasının zamanı daha gelmedi mi? Mü’minler, daha önce kendilerine kitap verilip de üzerlerinden uzun zaman geçmesi yüzünden kalpleri katılaşan kimseler gibi olmasınlar.” (Hadîd sûresi, 16)
Allah katından inen gerçek, Kur’ân-ı Kerîm ve onun ihtivâ ettiği hükümlerdir. Kur’an ve onun hükümleri, gönülden kabullenip sonra da samimiyetle bağlanmak içindir. Kur’an’ı okumak, ahkâmını ve hakikatlerini düşünmek, içindeki dua âyetleriyle Allah’a yakarmak, kalbleri Allah’a karşı saygı duymaya, neticede emirlerine ve nehiylerine uymaya sevk eder.
Bir insan, çocukluk, gençlik, olgunluk ve yaşlılık dönemleri yaşar. Bu dönemlerin her birinin hissiyat ve neşesi, düşünce ve davranışı aynı değildir. Dönemler arasına giren uzun zaman, hisleri ve düşünceleri, tavır ve davranışları etkiler. Toplumlar da insanlar gibidir. Onların da çeşitli dönemleri vardır. Kocamış ve hayatiyetinin farkında olmayan toplumları canlandırmanın ve yeniden ayağa kaldırmanın yolu, onların hissiyatını diriltmek, varlıklarını ve sorumluluklarını kendilerine hatırlatmaktır. Bu canlılığı getirecek ruh ve sorumluluğu hatırlatacak mesaj, ilâhî kelâmdan başkası olamaz. İşte İslâm dini, onun kitabı, getirdiği tevhid inancı, cihad aşkı, hem ferdi hem toplumu sürekli canlı ve uyanık tutar. Ancak, fertler ve toplumlar, İslâm ve Kur’an’la alâkalarını keserlerse, kalbleri katılaşır; Kur’an onlardan uzaklaşır. Çünkü Kur’an canlıdır, sıcak davranmayana yaklaşmaz.
Bu âyet, mü’minlerin, kendilerinden önce kitap verilip de o kitaplara ve peygamberlerine uymayı terkeden, Allah’ın emir ve yasaklarını çiğneyen, kitaplarını tahrif eden, haham ve rahiplerinin sapıklıklarına uyan Yahudi ve Hıristiyanlar gibi olmamalarını öğütlemektedir. Çünkü onların kalbleri katılaşmış, Allah’ın gönderdiği dinin aslıyla ilgileri kalmamıştır.
Kaynak: Riyazüs Salihin, Erkam Yayınları