İnatçı Çocuklarla Baş Etme Yolları

Çocuklarda inatlaşma genellikle iki yaşında başlıyor. Peki aileleri oldukça zorlayan inatçı çocuklarla baş etmenin yolları nelerdir?

Uzman Klinik Psikolog Pelin Su Uzun, inatlaşmanın çocuğun duygusal gelişiminin bir sonucu olduğunu ifade ederek, “Bir şeyi yaptırmak için ağlama nöbetleri yaşayabildiği, kurallara uymada zorlandığı, her soruya neden veya hayır cevaplarını verdiği kısaca ebeveynlerinden ayrışarak kimlik savaşı verdiği bir dönemdir ve özellikle 3-6 yaş arasında bu davranışlara sık rastlamak mümkündür” dedi.

Uzun, 3-6 yaş aralığında kendisini doğru ifade etmeyi henüz bilmediği için çocuğun inatçı bir tutum sergileyebileceğini belirterek, “İnatçılık bir davranış sorunu değil, çocukların özellikle stresli ve kaygılı durumlar karşısında öğrendikleri hatalı olarak nitelendirilebilecek bir davranıştır ve 3-6 yaş aralığında inatçılık yaygındır. Çocuk ‘ben’ duygusunu ve ‘özgür olma’ isteğini çevresine özellikle ebeveynlerine ifade etme çabasındadır. Bu nedenle çocuğa "inatçı" kelimesi kullanılmamalıdır, kullanılırsa bu rolü kabul edip, benimseyebilir. İlk olarak Çocuk inatçı davrandığında, neden böyle davrandığı sorulabilir. Çocuğunuza kendisini ifade etme hakkı tanıyın. Anlaşıldığı ve önemli olduğu hissi çocuklarda olumlu davranış gelişimi açısından önemlidir. Bir konuda inatçı davrandığında çocuğun dikkati başka yöne çekilip, inat ettiği takdirde istediğini elde edemeyeceği açıklanabilir.” diye konuştu.

POZİTİF CÜMLELER KURUN

Çocuğun bağımsız hareket etme istediği konusunda desteklenmesi gerektiğini belirten Uzun, “Bir diğer konu ise olumlu davranışa odaklanmak ve pozitif cümleler kurmak gerekmektedir. Siz çocuğunuzun olumsuz davranışlarına odaklandıkça çocuğunuz bu davranışı yapmaya ısrarla devam edecektir çünkü negatif bile olsa sizinle iletişim kurabilir durumdadır. İnadın fazla önemsendiğini görmesi bunu ebeveynlerine karşı kullanmasına neden olabilir. İnat döneminin çocuğun gelişimi, bireyselleşmesi için önemli olduğunun aile tarafından bilinmesi önemlidir. Bu dönemdeki en önemli şey anne babanın sakin kalabilmesidir. Anne babasının sakin kalabildiğini gören çocuk kendisini güvende hissedebilir. Anne babanın öfkeli davranışlar göstermesi durumunda ise çocuk bunu model alarak öfkeli davranışlar gösterebilir.

Çocuğun kendi başına yapmak istedikleri (yemek yemek, kendi kıyafetini kendi başına seçmek vb.) konusunda desteklenmesi özgüven duygusunu destekler ve inat yerine farklı problem çözme yetilerini geliştirmiş olursunuz.

Çocuğa alternatifler sunmak, bu alternatifler üzerinden seçim yapmasını sağlamak, uzlaşmacı bir tavır sergilemek, çocuk öfkelendiğinde onun dikkatini başka bir alana yönlendirmek, ilgisini çekecek seçenekler oluşturmak önemlidir." şeklinde konuştu.

ÖÇ ALMA DUYGUSU İNADA NEDEN OLABİLİR

Uzun, "Anne baba çocuğun istediğini neden yapmadığını, yapmamasının kendisinde oluşturmuş olduğu duyguyu ifade etmesi, çocuğun anne babasını sürekli engeller koyan kişiler olarak algılamasının önüne geçecektir. Aile içinde herkesin uyduğu kurallar konusunda anne babanın ortak bir dil kullanması önemlidir.

Çocuk, anne babadan öç alma duygusu ile inatçılık yapabilir. (Kardeş kıskançlığı, çocuğu farklı çocuklarla kıyaslama vb.) Burada biraz şartları eşitlemek ve yeterli zamanı her çocuğa ayırmak önemlidir.

Hayır” kelimesinin kullanımına dikkat etmek gerekir. Çocuğun istekleri karşısında ne sıklıkla ve ne amaçla kullanıldığının çocuğun inatçı davranış geliştirmesinde rolü olabilir. Hayır’ kelimesi kullanılmış ise bu ebeveynler tarafından çocuğun ısrarı karşısında değiştirilmemelidir. Kalabalık bir ortamda inatlaştığında, herkesin duruma baktığı düşünülerek, geri adım atılmamalıdır. Bulunulan ortamdan uzaklaşılabilir.

Son olarak ceza vermek, zıtlaşmak davranışın artmasına veya yerleşmesine neden olabilir. İnat davranışının bu dönemde gelişimlerinin doğal bir sonucu olduğu unutulmamalıdır” ifadelerini kullandı.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.