İnfak Seferberliğine Davet

İSLAM

Kardeşlik duygularının zayıfladığı, ictimâî huzûr ve sükûnun kaybolduğu, kin ve husûmetin çoğaldığı cemiyetimizde bugün ciddî bir infâk seferberliğine ihtiyaç vardır.

Muzdarip ve muhtaç insanların yerinde biz olabilirdik. Bunun için onlara olan infâkımız, Rabbimize karşı bir şükür borcudur. Büyük velî Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri, halkla beraber pâdişâhları bile infâk seferberliğine dâvet etmiştir. Sultan III. Murad’a yazdığı bir mektupta şöyle buyurur: “–Deden Kânûnî Sultan Süleyman nasıl Istırancalar’dan su getirip İstanbul halkını suya kavuşturdu ise, sen de Bolu ormanlarından odun getirip bu kış İstanbul halkının fakîrlerine tevzî et!”

İnfâk seferberliği, hem kendimiz hem de yavrularımız için çok ehemmiyetlidir. Bizler, çocuklarımızı nasıl küçük yaşta namaza alıştırmakla mükellefsek, aynı zamanda infâk heyecanı vermeğe ve bir muzdaribi sevindirme ibâdetine alıştırmaya da mecbûruz. Şâyet bu işin alışkanlığını küçük yaşlarda kazandırmazsak, onlara yazık etmiş oluruz. Onlar, mülkün sâhibinin Allâh olduğu idrâki içinde büyümelidirler.

İslâm’ı ihyâ etmek isteyen, imkânları mahdûd olsa dahî elinden geldiği kadar muhtaç ve muzdariplere omuz vermek, gönül vermek, duâ etmek mecbûriyetindedir. Bir muzdaribin derdini paylaşmak da infâktır. Ve bugün için en büyük hizmet, rehber insanlar yetiştirecek müesseseleri ihyâ etmek, onlara infâkta bulunmaktır. Bir mütefekkirin dediği gibi: “Hâkim milletlerle mahkûm milletler arasındaki en mühim fark, bir avuç iyi yetişmiş insandır!” İşte cihânın bütün susuzluğu, bu bir avuç insanadır.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, İslam İman İbadet, Erkam Yayınları, 2012, İstanbul