İnfaktaki Bereket

Hz. Ali Efendimiz’in daha evden içeri adımını atmadan bereketini gördüğü infakı...

Bir gün sâilin biri Hz. Ali’nin (r.a.) önünde durup bir şeyler istedi. Hz. Ali (r.a.), oğlu Hasan veya Hüseyin’e (r.a.):

“−Annene git, kendisine bıraktığım altı dirhemden birini al getir” dedi. Oğlu gitti, sonra geri döndü ve:

“−Annem o altı dirhemi un almak için ayırdığını söyledi” dedi. Hz. Ali (r.a.):

“−Bir kul, Allah’ın katındakine kendi elindekinden daha fazla güvenmedikçe îmânı kâmil olmaz! Git, ona söyle, altı dirhemin tamamını göndersin” dedi.

Hz. Hasan veya Hüseyin (r.a.) gidip altı dirhemi getirdi ve babasına teslim etti. O da bunları sâile verdi. Hz. Ali (r.a.) daha evden içeri adımını atmamıştı ki devesini satmak isteyen bir adam yanına geldi. Hz. Ali (r.a.):

“−Deveni kaça satıyorsun?” diye sordu.

“−Yüz kırk dirheme”

“−Parasını bir müddet sonra vermek üzere onu kapıya bağla!” Adam deveyi bağlayıp gitti. Derken başka bir zât çıkageldi ve:

“−Bu deve kimin?” diye sordu. Hz. Ali (r.a.):

“−Benim” dedi.

“−Onu satıyor musun?”

“−Evet”

“−Kaça?”

“−İki yüz dirheme.”

“−Peki, aldım gitti.”

Adam iki yüz dirhemi verdi, deveyi aldı. Hz. Ali (r.a.), deveyi satın aldığı zâta yüz kırk dirhemi verdi, arta kalan altmış dirhemi de Hz. Fâtıma’ya getirip teslim etti. Fâtıma (r.a.):

“−Bu nedir?” diye sordu.

“−Bu, Allah Teâlâ’nın: «Her kim bir hasene ile gelirse ona o yaptığı iyiliğin on katı vardır»[1] buyurarak peygamberi vâsıtasıyla bize vaad ettiği mükâfâttır” dedi. (Ali el-Müttakî, VI, 572-573/16976)

[1] En’âm, 160.

Kaynak: Dr. Murat Kaya, Hz. Ali’den 111 Hayat Ölçüsü, Erkam Yayınları

 

İslam ve İhsan

İNFAK NEDİR?

İnfak Nedir?

SADAKA NEDİR? SADAKA İLE İLGİLİ AYET VE HADİSLER

Sadaka Nedir? Sadaka İle İlgili Ayet ve Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.