İnsan Ölümsüzlüğe Nasıl Ulaşır?

İnsan ölümsüzlüğe nasıl ulaşır? İnsan ölümsüz olabilir mi? Kur'an insan ve ölüm hakkında ne diyor?

Haber: Mehmet Sait Temel

 

Evet insan ölümsüzlüğe ulaşabilir. Kur'anda bu soruya evet olarak cevap veriyor. Fakat nasıl bir ölümsüzlük?

 

Gerçek manada iman etmiş bir insan dünyanın fani, ahiretin ise ebedi bir hayat sunduğunu bilir. Fakat bu ebediyet bu sonsuzluk kişinin dünyada ki amellerine, kulluk bilinci ve sorumluluklarına gösterdiği hassasiyet derecesine göre değişir. Yani dünyada Peygamber Efendimizin (s.a.v):

اَللّٰهُمَّ لَا عَيْشَ اِلّٰا عَيْشُ الْاٰخِرَةِ

Esas hayat, âhiret hayatıdır.” (Buhârî, Rikāk, 1) şuuruyla yaşar. Allah (c.c.) layık bir kul olursa çeşit çeşit nimetler ve sonsuz huzur için ayettede buyrulduğu gibi "İlk tattıkları ölüm dışında, orada artık ölüm tatmazlar. Ve Allah onları cehennem azabından korumuştur (sürekli hayata kavuşmuşlardır).Duhân : 56" sürekli hayata kavuşurlar. Lakin tam tersi Rabbini bilmeyen, hayatını ona göre şekillendirmeyen bir yaşantı ve kul için aynı şeyler söylenemez.

KUR'AN ÖLÜMSÜZLÜK SORUSUNA NASIL CEVAP VERİYOR?

İşte tam bu sırada "İnsan gerçekten ölümsüz olabilir mi?" "Ölümsüzlükte nasıl bir hayat bekliyor?" gibi sorulara Kur'an şu şekilde cevap veriyor:

Şüphesiz, hüküm günü, hepsinin bir arada buluşacağı zamandır. ﴾40﴿ O gün dostun dosta hiçbir faydası olmaz. Kendilerine yardım da edilmez. ﴾41﴿ Yalnız, Allah'ın yardım ettiği kimseler bunların dışındadır. Şüphesiz O mutlak güç sahibidir, çok merhamet edendir. ﴾42﴿ Şüphesiz, zakkum ağacı, günahkarların yemeğidir. ﴾43-44﴿ O, maden eriyiği gibidir. Kaynar suyun kaynaması gibi karınlarda kaynar. ﴾45-46﴿ (Allah görevli meleklere şöyle der:) "Tutun onu, cehennemin ortasına sürükleyin." ﴾47﴿ "Sonra başının üstüne kaynar su azabından dökün." ﴾48﴿ (Deyin ki:) "Tat bakalım! Hani sen güçlüydün, şerefliydin!?" ﴾49﴿ "İşte bu şüphelenip durduğunuz şeydir!" ﴾50﴿ Allah'a karşı gelmekten sakınanlar ise güvenli bir yerdedirler. ﴾51﴿ Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar. ﴾52﴿ İnce ipekten ve parlak atlastan elbiseler giyinerek karşılıklı otururlar. ﴾53﴿ İşte böyle. Ayrıca onları iri siyah gözlü hurilerle evlendirmişizdir. ﴾54﴿ Orada güven içinde her türlü meyveyi isterler. ﴾55﴿ Orada ilk ölümden başka bir ölüm tatmazlar. Allah onları cehennem azabından korumuştur. ﴾56﴿ Bunlar Rabbinden bir lütuf olarak verilmiştir. İşte bu büyük başarıdır. (Duhan 40-56)

İLK ÖLÜMLERİNDEN BAŞKA BİR ÖLÜM TATMAYACAKLAR!

Dünyanın fâni, insanların ölümlü oldukları açıklanınca yeniden dirilişi takip edecek zaman içinde nelerin olacağı, insanların dünyada yapıp ettiklerine göre ebedî hayatta nelerle karşılaşacakları, kötüleri bekleyen cehennemin nasıl bir yer olduğu, oraya girenlerin çekecekleri ceza, iyiler için hazırlanmış olan cennetin tasviri, buraya girme bahtiyarlığına erecek olanların nâil olacakları çeşitli nimetler; insanların dünyadaki idrakleri, hayalleri, arzuları ve korkularından yola çıkılarak, bu kavramlar kullanılarak anlatılmaktadır.

 

“Yargı günü”nden maksat kıyameti takip edecek olan sorgulama ve yargılamanın yapılacağı zamandır. Bu muhâkeme sonunda iyiler ve kötüler, suçlular ve mâsumlar, zalimler ve mazlumlar, cennetlikler ve cehennemlikler birbirinden ayrılacak, herkes dünyada yaptıklarının karşılığını elde edecektir.

 

43. âyetteki “zakkum ağacı” cehennemde bulunan ve azap için kullanılan bir ağaçtır (bk. Sâffât 37/62).

 

49. âyette geçen “Sen güçlü ve değerlisin” sözü, dünyada güçlerine güvenen, kendilerini değerli ve önemli bilen, böyle kabul ettiren, bu sayede kendilerine kimsenin dokunamayacağını zanneden kimselerin âhiretteki âcizlik ve çaresizliklerini, alaycı bir üslûpla dile getirmektedir.

 

56. âyette “İlk ölümlerinden başka bir ölüm tatmayacaklar” buyuruluyor. Mü’min (Gåfir) sûresinde (40/11) ise iki kere öldürme ve iki kere diriltme olacağı ifade edilmişti. “İlk ölümleri” ifadesinden, her ikisi de gelip geçtiği ve “önceki” niteliğini aldığı için “dünyada ve berzahta vuku bulan iki ölüm” kastedilmiş olabilir. Bu ihtimali de geçerli görmekle beraber bize daha güçlü gelen ihtimal, dünya hayatının sonundaki ölümün kastedilmiş olmasıdır. Çünkü burada dünya ile âhiret, geçici ile ebedî, sonunda ölüm bulunan hayat ile bulunmayan hayat karşılaştırılmaktadır. Hangi ihtimal geçerli olursa olsun insanların defalarca ölüp dirileceklerini değil, dünya hayatı sonunda bir kere öleceklerini ifade eden âyet, reenkarnasyon inancını da reddetmiş olmaktadır (bk. Bakara 2/28).

ESAS HAYAT AHİRET HAYATIDIR

 

 

 

Kaynak: İslamveihsan

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.