İnsan Yetiştirme Sanatı

Peygamber Efendimiz (s.a.v) vefat etmeden önceki günün sabahında gördüğü hangi manzara karşısında hiç olmadığı kadar mutluydu? Peygamberimizi (s.a.v) çok memnun ve mesud eden hadise...

Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in dâr-ı bekāya irtihâl ettiği günün sabah namazıydı.

Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- oda kapısının perdesini kaldırdı ve o esnada Hazret-i Ebûbekir’in imamlığında namaz kılan sevgili ashâbını son defa seyretti.

Onları (yani yetiştirdiği o müstesnâ nesli, ardında bıraktığı o güzîde insan mîrâsını) yan yana saf tutmuş, cemaatle namaz hâlinde gördü.

Bundan son derece memnun kaldı ve sürûr içinde tebessüm buyurdu. (Buhârî, Meğāzî, 83)

Nitekim bu hâdiseyi anlatan Hazret-i Âişe Vâlidemiz diyor ki:

“Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, ashâbının namaz kılışını tebessüm ederek seyrediyordu. (Arkasında güzel bir nesil bırakmanın huzuru ve sürûru içindeydi.)

Allah Rasûlü’nü hiçbir vakit böylesine sevinçli bir hâlde görmemiştim.” (İbn-i Hişâm, IV, 331)

Demek ki;

En mühim mesele, böyle bir insan mîrâsı!

Bir ömür o mîrâsın gayreti içinde olan Hazret-i Mevlânâ da, temsîlî bir misal olarak ne güzel buyurur:

“Bir gece vaktiydi. Evimden dışarı çıktım. Kırlarda geziyordum. Bir adamcağızın elinde fenerle dolaştığını gördüm:

«–Bu gece karanlığında ne arıyorsun?» diye sordum.

Adam;

«–İnsan arıyorum.» diye cevap verdi.

Ona dedim ki:

«–Yazık! Boşuna yoruluyorsun. Ben yurdumu terk ettim de yine onu bulamadım. Git evine! Yat, rahatına bak! Nâfile arıyorsun, onu hiçbir yerde bulamayacaksın!»

Adamcağız acı acı baktı:

«–Bulamayacağımı ben de biliyorum. Ama, hasretle aramak bile bana lezzet veriyor! Aradığımın o olması içimi ferahlatıyor...» dedi.”

İşte bu, keyfiyetli ve ideal bir insan arayışı!

Bütün gaye; bu idrak ve şuur içinde yaşayan, bu cihâna hidâyet ve adâletle yön veren müttakî nesiller yetiştirmek. Bunun arayışı ve gayreti içinde olmak.

İşte;

Bu insanı yetiştirebilmek ve kendi arkalarından da yetişmiş insan mîrâsı bırakabilmek için ilk okunacak satırlar.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hidayetlere Vesile Olmak, Yüzakı Yayıncılık

 

İslam ve İhsan

PEYGAMBERİMİZİN 42 EĞİTİM METODU

Peygamberimizin 42 Eğitim Metodu

EN DEĞERLİ MİRAS

En Değerli Miras

ASHÂB-I SUFFE NEDİR, KİME DENİR?

Ashâb-ı Suffe Nedir, Kime Denir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.