İnsanı Huzura Kavuşturacak Şey

Allah`a İman

Allah Rasûlü’nü sevmek, O’na itaati ve kalbî râbıta ile beraberliği gerektirir. Zira muhabbet, iki kalp arasındaki bir cereyan hattıdır ve sevginin seviyesi, bu hattın keyfiyetine bağlıdır. Bu kalbî beraberlik; nebevî ahlâktan nasîb alarak duygu derinliğine varabilmek ve Hâlık’ın nazarıyla mahlûkâta bakış tarzını kazanabilmekle mümkündür.

Gönüller, Allah Rasûlü’nün hâliyle hâllenebildiği ölçüde O’nunla beraberliğin feyz ve bereketine nâil olabilir. Böyle bir muhabbet ise, itaat, fedâkârlık ve gayrete bağlıdır. Allâh’a muhabbet, O’nun Rasûlü’ne büyük bir îman vecdiyle tâbî olmayı gerektirir. Nitekim âyet-i kerîmelerde buyrulur:

(Rasûlüm!) De ki: Eğer Allâh’ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın...” (Âl-i İmrân, 31)

“İnsanlardan öyleleri de var ki, Allâh’ın rızâsını kazanmak için kendini (ve malını) fedâ eder...” (el-Bakara, 207)

İnsanın meçhullerini mâlum kılacak, kabir ve âhiret gibi idrâk ötesi âlemlerin karanlık geçit ve sürprizlerini aydınlatacak ve insanın rûhunu huzura kavuşturacak olan, Cenâb-ı Hakk’a tam bir teslîmiyet ve muhabbetle itaattir. Kul, ancak bu sûretle Hakk’ın râzı olacağı mânevî bir olgunluğa erişir.

EN SELÂMETLİ YOL

Bu hususta tâkip edilecek en selâmetli yol da, Rabbimizin bütün insanlığa kâmil insan modeli olarak armağan ettiği Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in nurlu izinden gitmektir. O’nun gönül dokusundan hisse alarak, ilâhî aşk, vecd ve muhabbette derinleşmeye çalışmaktır.

Kaynak: Osman Nûri topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlâkından 2, Erkam Yayınları, 2012