İnsanı Tembelliğe İten Sebepler
Hayırlı amellerde geri geri durmak değil, koşmak emredilmiştir. “Hayırda yarışın” buyrularak cennet ve ilâhî rızaya erişmek için yarışa girilmesi istenmiştir.
Ebû Said el-Hudrî'den –radıyallahu anh- rivayet edildiğine göre Allah Rasûlü -sallallahu aleyhi ve sellem- bir gün ashabının mescidde gerilerde saf tutmaya çalıştığını görür ve bunun üzerine onlara şu uyarıda bulunur:
“Öne doğru ilerleyin ve bana uyun! Sizden sonrakiler de size uysunlar. Bir topluluk devamlı surette geri geri durursa, Allah da onları geri bırakır”.28
Semûre b. Cündeb’den -radıyallahu anh- gelen bir rivayette de Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyururlar:
“Hutbe sırasında hazır bulunun ve imama yakın olun. Zira kişi, uzaklaşmaya devam ede ede, girse bile cennette de geri kalır”.29
Bu nebevî uyarılar, gönül seferine çıkan Hak yolcuları için çok büyük manevî ikazlar ihtivâ etmektedir. Öyle ki, Hakk’a doğru olan seyr u seferde gerilerde kalmanın, diğer bir ifadeyle geri bırakılmanın âdetâ perde arkası sebebini izah etmektedir.
İlâhî mükâfât ve ecirlere karşı isteksizlik, tembellik, istiğnâ ve geride kalmayı tercih etmek, mânen geri bırakıl- ma cezasıyla neticelenmektedir. Bu ceza, hassas gönülleri titretecek, büyük bir azâb-ı ilâhîdir.
ALLAH YOLUNDA İLERLEMENİN ESASI
Allah’ı ve O’nun rızasını en önemli gaye haline getirmesi gereken mü’min, ilâhî fuyuzât ve ikramlara karşı açlık hissini daimî olarak gönlünde hissetmeli ve hiçbir zaman doygunluk belirtisi göstermemelidir. “El-Fakru fahrî” (Rabbime karşı ihtiyaç içinde olmam benim için iftihar vesilesidir) buyuran Allah Rasûlünün izinde, O’nun hissiyatından nasibdâr olmak ve bu yolda sürekli açlık hissetmek, Hak yolunda ilerlemenin en önemli esasıdır.
İslâm âlimleri, ilâhî ecre nâiliyet söz konusu olduğunda, başkalarını kendine tercih etmeyi hoş görmemişlerdir. Bunun sebebini açıklarken de, hiç kimsenin ilâhî ecre karşı istiğnâda (doygunluk hissi içinde) bulunmasının doğru kabul edilemeyeceğini beyan etmişlerdir. Meselâ büyük hadis âlimi İmam Nevevî, “İnsanı Allah’a yaklaştıran hususlarda başkalarını kendine tercih etmek, mekruhtur” tespitinde bulunmuştur.
HAYIRDA YARIŞIN
Hayırlı amellerde geri geri durmak değil, koşmak emredilmiştir. “Hayırda yarışın” buyrularak cennet ve ilâhî rızaya erişmek için yarışa girilmesi istenmiştir.
Yüce Rabbe yaklaşabilmek ve O’nun yakın kullarından (mukarrebînden) olmak, hayatı Allah’a ve O’nun rızasına erme noktasında yarış halinde bir halet-i rûhiye içinde yaşamakla mümkün olmaktadır. Nitekim bu hakikat âyet-i kerimede şöyle ifade edilir:
“İmanda, fazilette öne geçenlerdir ki onlar (Âhiret'te de) öndedirler. İşte Hakk’a yakın olan mukarrebîn de onlardır”. (Vâkıa Sûresi, 10-11)
İnsanı Hakk’a kurbiyyet (yakınlaşma) yolunda tembelliğe iten, çoğu zaman nefsânî hesaplar ve hazlardır.
1) Müslim, Salat, 130.
2) Ebû Dâvud, Salat, 232/1
Kaynak: Dr. Adem Ergül, Göklere Yolculuk Var, Erkam Yayınları