İnsanı Üstün Kılan Özellik

Kıssâlar

Takvâ, kalbi mâsivâdan, yâni Allâh’tan uzaklaştıran her şeyden korumak sûretiyle cemâlî tecellîlerin mâkesi hâline gelmektir.

Takvâ, mü’minin, Allâh’ın hıfz u emânına sığınarak, âhirette kendisine zarar ve elem verecek şeylerden titizlikle korunması ve günahlardan sakınarak sâlih amellere sarılmasıdır.

Fahr-i Kâinât Efendimiz, takvânın Hak katındaki yegâne kıymet ve makbûliyet miyârı olduğunu Ebû Zer -radıyallâhu anh-’a hitâben şöyle ifâde buyurmuştur:

“Bak! Sen ne kırmızıdan ne de siyahtan üstün değilsin. Onlara karşı ancak takvâ ile üstün olabilirsin.” (Ahmed, V, 158)

Yine Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

 “Sizin en müttakî olanınız benim.” (Buhârî, Îmân, 13; Müslim, Sıyâm, 74) buyurmuş ve hayâtının her safhasında takvâ ölçüleriyle hareket etmiştir. İşte bu sebeple müttakî bir mü’min olabilmek için, Allâh Rasûlü’nün sünnet-i seniyyesine riâyet şarttır.

TAKVÂNIN TÂRİFİ

Hazret-i Îsâ -aleyhisselâm-, takvâyı ne güzel târif eder:

Bir kimse Îsâ -aleyhisselâm-’a gelerek:

“–Ey hayır ve iyiliklerin muallimi! Bir kul, Allâh Teâlâ’ya karşı nasıl takvâ sahibi olur?” diye sordu.

Îsâ -aleyhisselâm-:

“–Bu kolay bir iştir: Allâh Teâlâ’yı cân u gönülden hakkıyla seversin, O’nun rızâsı için gücün yettiğince sâlih amellerde bulunursun, bütün Âdemoğullarına da, kendine acır gibi şefkat ve merhamet gösterirsin!” cevâbını verdi. Sonra da şöyle buyurdu:

“–Sana yapılmasını istemediğin bir şeyi sen de başkasına yapma! O zaman Allâh’a karşı hakkıyla takvâ sâhibi olursun!” (Ahmed, ez-Zühd, s. 59)

Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- da, bir gün Übey bin Kâ’b -radıyallâhu anh-’a takvânın ne olduğunu sorar. Übey -radıyallâhu anh- da ona:

“–Sen hiç dikenli bir yolda yürüdün mü ey Ömer?” der.

Hazret-i Ömer:

“–Evet, yürüdüm.” karşılığını verince bu sefer:

“–Peki, ne yaptın?” diye sorar.

Hazret-i Ömer:

“–Elbisemi topladım ve dikenlerin bana zarar vermemesi için bütün dikkatimi sarf ettim.” cevâbını verir.

Bunun üzerine Übey bin Kâ’b -radıyallâhu anh-:

“–İşte takvâ budur.” der.

Takvânın başı, küfür ve şirkten, ateşe düşmekten kaçar gibi kaçmaktır. Bunun tezâhürü de farzları hakkıyla edâ etmek ve bütün günahlardan sakınmaktır.

TAKVÂ NEDİR?

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 1, Erkam Yayınları