İnsanın Aldandığı İki Nimet

Allah`a İman

Rabbine karşı seni aldatan nedir? İşte insanı aldatan iki şey...

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

“Ey insan! Seni yaratıp seni düzgün ve dengeli kılan, seni istediği bir şekilde birleştiren, ihsanı bol Rabbine karşı seni aldatan nedir?” (İnfitâr, 6-8)

Rasûlullah (sav) buyurdular:

“İki nîmet vardır ki, insanların çoğu bunları değerlendirmekte aldanmıştır: Sıhhat ve boş vakit.” (Buhârî, Rikāk, 1)

Hâkim (k.s.) buyurur ki:

- Şu üç şeyden başka bir şeye ihtimâm gösteren veya o üç şeyden başka bir şey için kederlenen kişi hüznü de süruru da bilmiyor demektir.

Bunlardan biri: Ömrünün imânlı olarak son bulup bulmayacağı hususunda kederlenmek ve endişelenmekdir. Kişi bu hususda kederlenmeli, endişelenmeli ve bu dünyadan imânlı olarak göçebilmek için her türlü gayret ve ihtimamı göstermelidir.

İkincisi; Allah'ın emirlerini tam olarak yerine getirip getirmediği hususunda kederlenip endişelenmektir. Kişi bu hususlara kederlenmeli, endişelenmeli.

Üçüncüsü: Hasımlarından yakasını kurtarıp kurtaramayacağı hususunda kederlenip endişelenmektir.

KURTULUŞA ERENLER

Allah Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri buyurur:

“Nihayet onlardan (müşriklerden) birine ölüm gelip çattığında: «Rabbim! der, beni geri gönder; Ta ki boşa geçirdiğim dünyada iyi iş (ve hareketler) yapayım.» Hayır! Bu onun ağzından çıkan (boş) bir laftan ibarettir. Onların gerisinde ise, yeniden dirilecekleri güne kadar (süren) bir berzah vardır.

Sûra üflendiği zaman artık aralarında akrabalık bağları kalmamıştır; birbirlerini de arayıp sormazlar. Artık kimlerin (sevap) tartıları ağır basarsa, işte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir. Kimlerin de tartıları hafif gelirse, artık bunlar da kendilerine yazık etmişlerdir; (çünkü onlar) ebedî Cehennemdedirler. Ateş yüzlerini yakar; orada suratları çirkin ve gülünç bir halde bulunurlar.  Size âyetlerim okunurdu da, siz onları yalanlardınız değil mi? Derler ki: Rabbimiz! Azgınlığımız bizi altetti; biz, bir sapıklar topluluğu idik. Rabbimiz! Bizi buradan çıkar. Eğer bir daha (ettiklerimize) dönersek, artık belli ki biz zalim insanlarız. Buyurur ki: Alçaldıkça alçalın orada! Bana karşı konuşmayın artık! Zira kullarımdan bir zümre: Rabbimiz! Biz iman ettik; öyle ise bizi affet; bize acı! Sen, merhametlilerin en iyisisin, demişlerdi. İşte siz onları alaya aldınız; sonunda onlar (ile alay etmeniz) size beni yâdetmeyi unutturdu, siz onlara gülüyordunuz. Bugün ben onlara, sabrettiklerinin karşılığını verdim; onlar, hakikaten muratlarına erenlerdir.” (Mü'minûn, 99-111)