İnsanın Kaçamayacağı Tek Şey

İnsanı şeytânî yaldızların aldatıcılığından ve nefsânî hazların sarhoşluğundan kurtararak âgâh bir gönül sâhibi kılan en mühim tefekkür ufku, şüphesiz ki ölümü düşünmektir.

Âyet-i kerîmede buyrulur:

“Ölüm sarhoşluğu gerçekten gelir de: İşte (ey insan) bu, senin öteden beri kaçtığın şeydir, denir.” (Kâf, 19)

Hadîs-i şerîfte de; “Bü­tün zevk­le­ri kö­kün­den yok eden ölü­mü çok­ça ha­tır­la­yı­nız!” (Tir­mi­zî, Kı­yâ­met, 26) bu­yrulur.

Olgun insanlar, daha bu dünyâda iken toprak altı bilmecesini çözerek o âleme hazırlık yapabilenlerdir. Tefekkürler ve gayretler toprak altındaki muammâda derinleşmedikçe, bu istikbâl diyârının sırrına erilemez. Beşik ile tabut arasındaki bu kısa yolculuğu kalbî bir teyakkuz ve tefekkür iklîminde lâyıkıyla idrâk edebilmek, her akl-ı selîm sâhibi için zarûrîdir. Beşer tefekkürü ile kavranmasına imkân bulunmayan bu istikbal düğümünü hâlledebilmek, ancak vahyin irşâdına gönül vermekle mümkündür. Aksi hâlde, kuru bir korku ile ölümden kaçmak, beyhûde yorulmaktır.

TEFEKKÜRE DAVET

Cenâb-ı Hak biz kullarını cennetine dâvet etmektedir. Bu sebeple de bizleri gafletten îkaz buyurmaktadır. Nitekim âyet-i kerîmede:

“Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizin hakîkaten huzûrumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız?” (el-Mü’minûn, 115) buyrulur.

Bu îtibarla Peygamber Efendimiz de, tefekkür ve tahassüslerimizin dünyâ esâreti altında zâyî olmasından Allâh’a sığınarak:

“…Allâh’ım! Dünyâyı en büyük düşüncemiz ve gâyemiz, ilmimizin ulaşabileceği son nokta kılma!..” (Tirmizî, Deavât, 79) diye duâ etmiştir.

Yine Efendimiz, yatarken okudukları duâlarında bile bizleri tefekküre dâvet etmiş, muhtaçların hâlini düşünerek dâimâ Cenâb-ı Hakk’a hamd ve şükür hâlinde bulunmamız gerektiğini şöyle beyân etmiştir:

اَلْحَمْدُ ِللهِ الَّذِى أَطْعَمَنَا وَسَقَاناَ، وَكَفَاناَ وَآوَاناَ، فَكَمْ مِمَّنْ لاَ كاَفِيَ لَهُ وَلاَ مُؤْوِيَ

“Bizi yedirip içiren, koruyup barındıran Allâh’a hamd olsun. Koruyup barındıranı bulunmayan nice kimseler var.” (Müslim, Zikir, 64)

Hakîkaten insanın uykuya dalmadan önce, nâil olduğu nîmetleri tefekkür etmesi ve bunlardan dolayı Cenâb-ı Hakk’a şükretmesi, mühim bir kulluk vazîfesidir. Düşünmek gerekir ki, dünyâda nice insanlar aç ve susuz yatarken tok olarak uyumak, tehlikelere mâruz bulunan veya ihtiyaç içinde kıvranan sayısız kimseler varken ihtiyaçları giderilmiş olarak emniyet içinde bulunmak, mâruz kaldıkları felâketler sebebiyle nice insan sıcak bir barınaktan mahrum olarak gecelerken, rahat yatağına uzanmış olmak, ne büyük bir nîmet ve aynı zamanda ne büyük bir mes’ûliyettir.

KENDİNİZİ HESABA ÇEKİN

İşte her gün yatmadan önce yapılacak böyle bir muhâsebenin tefekkür hayâtımızda ihmâl edilemez bir yeri olmalıdır. Nitekim “Hesâba çekilmeden evvel nefsinizi hesâba çekiniz.” buyuran Hazret-i Ömer (r.a.) da her gece:

“Dicle kenarında bir koyun suya düşüp boğulsa, Allah onun hesâbını Ömer’den sorar.”

“Bugün Allâh için ne yaptın ey Ömer?” gibi ifadelerle kendini sorguya çekip bir vicdan muhâsebesinde bulunurdu.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Öyle Bir Rahmet Ki, Erkam Yayınları

DÜNYADA HANGİ NİMETLERDEN HESAP SORULACAK?

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.