İnsanın Kendisine Sorması Gereken Sorular

İnsanın günlük hayatta kendini mîzan ve muhâsebe etmesi için kendisine sorması gereken sorular...

Hak dostlarının, ümmete yapmış oldukları bazı îkaz ve tavsiyeleri vardır ki bunlar, kişinin günlük hayatta kendini nasıl mîzan ve muhâsebe etmesi gerektiğine dâir güzel birer numûnedirler:

KENDİMİZE HER GÜN SORMAMIZ GEREKEN 35 SORU

  1. Bu sabah hayat defterini nasıl açtın? Sana yeni bir gün lûtfettiğini düşünerek Rabbine şükrettin mi? Bu yeni günde Rabbine kulluk ahdini yeniledin mi?
  2. Cenâb-ı Hak seni seher vaktinde istiğfâra dâvet ederken, sen o vakitte coşup taşan ilâhî rahmet ve mağfiretten ne kadar nasiplenebildin? Yoksa yağmur damlalarının kayaların üzerinden boşa akıp gittiği gibi, o husûsî lûtuf ânını zâyî mi ettin?

Zira Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“Her gece, Rabbimiz gecenin son üçte biri girince, dünya semâsına nüzûl eder ve:

“Kim Bana duâ ediyor, ona icâbet edeyim; kim Ben’den bir şey istiyor, onu vereyim; kim Ben’den affını istiyor, onu affedeyim.” buyurur.” (Buhârî, Tevhîd 35, Teheccüd 14, Deavât 13; Müslim, Müsâfirîn, 166)

  1. Seher vaktinin feyzini bütün gününe taşıyabildin mi? Bugün hayatın ne kadar zikrullah iklîminde geçti? Ne kadar Rabbini hatırlayabilmenin rûhâniyeti içinde oldun?
  2. Müezzinin “Hayya ale’s-salâh!” dâvetine uyarak kaç vaktini cemaatle kılabildin? Namazlarında tekbirleri, kıyamları, kıraatları, rukû ve secdeleri Hakk’ın istediği kıvamda, yani huşû içinde, ruh ve beden âhengiyle edâ edebildin mi?
  3. Bugün, seni pençesine düşürmüş veya düşürebilecek tiryâkiliklere, karşı koyma irâdesini gösterebildin mi? Allah Teâlâ nehyettiği hâlde, sende bulunan kötü hâl ve tavırlardan vicdânen bir rahatsızlık duydun mu? Bunlar yüzünden nedâmet gözyaşları döktün mü?
  4. Bugün dilini, boş ve lâubâlî konuşmalardan, yalan ve dedikodudan, gıybet ve münâkaşadan ve bir gönle diken batırmaktan muhafaza edebildin mi?
  5. Bugün, senin için yaratılan bu kâinattaki billur bir âvize teşkil eden yıldızları, semânın sonsuzluğunu, yeryüzüne hayat veren Güneş ve Ay’ı, sermâyesi aynı toprak olan bitkilerin rengârenk yaprak ve çiçeklerini, renk, koku, lezzet ve şekilde sonsuzluk arz eden meyvelerini, ancak bir-iki haftalık ömrü olduğu hâlde kelebeğin kanatlarındaki hârika desenleri, insanın yaratılışındaki ibretli safhaları tefekkür edip ilâhî tecellî ve kudret akışlarını ve bunların “lisân-ı hâl” denilen sırlı ve hikmetli beyanlarını idrâk ederek mahlûkâtı ve hâdiseleri gönül gözüyle seyredebildin mi? Kâinattaki ilâhî kudret tecellîlerinden ibret alıp duygu derinliği kazanabildin mi?
  6. Bugün, Yaratan’dan ötürü yaratılanlara şefkat, merhamet ve muhabbet nazarıyla bakabildin mi?
  7. Bugün Allâh’ın sana ihsân ettiği nîmetleri kimlerle ve ne kadar paylaşabildin?
  8. Bugün bir mü’mini sevindirmenin kalbî hazzını tadabildin mi? Bir kederliyi tesellî edip ona tebessüm ettirebildin mi? Bir gönül kazanabildin mi?
  9. Bugün bir yetimin başını okşadın mı?
  10. Bugün hasta ziyaretinde ve cenâze teşyiinde bulundun mu?
  11. Bugün komşularınla ve civârındaki muhtaçlarla alâkadar oldun mu? Aç yatan komşunun, soğukta titreyen gariplerin ıztırâbı yüreğini sızlattı mı?
  12. Yeryüzünün neresinde olursa olsun, mazlumların derdiyle dertlendin mi? Bugün mazlumların ve bîkeslerin yanıbaşında bulunup onların acısını paylaştın mı? Kalbin onlarla birlikte hislendi mi, gözün onların derdiyle yaşardı mı, onların ıztırâbı yüreğinde sancıya yol açtı mı?
  13. Bugün açların doyması, hastaların şifâ bulması, borçları altında ezilenlerin feraha çıkması için gayret gösterip duâ ettin mi?
  14. Bugün kul hakkına, hattâ hayvan hakkına dikkat ettin mi? Kapındaki aç kalan kedi ve köpekten mes’ûl olduğunu hiç düşündün mü?
  15. Bugün hidâyete muhtaç insanlara dilinle, hâlinle ve kalbinle ne kadar yardım edebildin? Onlara emr-i bi’l-mârûf ve nehy-i ani’l-münker’de bulunup hidâyetleri için duâ ettin mi? Onlara hâlinle de bir “müslüman kimliği” sergileyebildin mi?
  16. Bugün annenin, babanın, akrabâlarının hâlini hatırını sorup gönüllerini şâd ettin mi? Eğer onlar âhirete intikâl etmiş iseler, ruhları için bir Fâtiha okuyup onları hayırla yâd ettin mi? Onların eski dostlarına karşı ne kadar vefâkâr davrandın?
  17. Bugün, tanıdığın tanımadığın herkese Allah için selâm verdin mi? Tebessümü sadaka bilip insanları mütebessim bir çehre ile karşılayabildin mi?
  18. Bugün hiç dost kazanabildin mi? Kaç dostunla dostluğunu tâzeledin?
  19. Bugün yoldan, insanlara ezâ verecek bir şeyi kaldırdın mı?
  20. Bugün âile yuvanı gönül gözüyle seyredip oranın cennet bahçesi olduğu idrâkiyle dışarının menfî tesirlerinden kendini koruyabildin mi?
  21. Allâh’ın sana emânet olarak ihsân ettiği evlâtlarına, bugün terbiye ve âdâb olarak ne öğrettin? Allah ve Rasûl’ünün aşkını, enbiyâ ve evliyânın sevgisini kalplerine aşılayabildin mi? Onlara İslâm ahlâkıyla dokunmuş bir şahsiyet kazandırabilmek için çabaladın mı? Onların kıyâmet günü, senin için ya yüz akı veya yüz karası olacağını hiç düşündün mü?
  22. Şâyet evin hanımı isen, beyini güleryüz ve muhabbetle uğurlayıp helâl rızık getirmesi için duâ ettin mi? Akşam yine onu tebessüm ve tatlı dille karşılayıp yorgunluğunu gidermeye, nezih ve örnek bir âile olmaya çalıştın mı?
  23. Şâyet evinin beyi isen, hanımına ve evlâtlarına karşı ne kadar müşfik ve merhametli davrandın? Senin onlara bırakabileceğin en büyük mîrâsın âhiret mîrâsı olduğunu düşünüp onlara kazandırabileceğin dünya ve âhiret saâdeti için, yani onların rûhânî ve mânevî terakkîleri için ne kadar gayret gösterebildin?
  24. “Tarih hâfıza-yı millettir.” Yetiştirdiğin yavrular, vatanın istikbâlinin bir göstergesidir. Onlara dîninin, îmânının, vatanının bir emânet olduğu şuurunu verebildin mi? Bu cennet vatanı bizlere hediye eden ecdâdını ve bu uğurda canlarını fedâ eden şehidlerini, onların îman heyecanlarını hatırlatabildin mi? Allâh’ın en büyük nîmeti olan Kur’ân’ın, semâlarımızda yankılanan ezanların ve hür bir şekilde dalgalanan bayrağımızın en büyük şeref ve haysiyetimiz olduğunu idrâk ettirebildin mi?
  25. Bugün insanların pek çoğu nefsâniyet anaforunda kaybolurken, sen rûhâniyetini koruyabildin mi? Başta âile efrâdın olmak üzere mes’ûl olduğun insanları zamanın fitne ve şerlerinden korumak için hangi tedbiri aldın?
  26. Bugün şahsî kusur ve zaaflarından kurtulmak için bir Hak dostuna başvurdun mu? Yine bugün bir Allah dostuyla veya sâlih insanlarla beraber olmaya gayret ettin mi? Sana -nefsinin hoşuna gitmese bile- Hak rızâsı için dâimâ doğruları söyleyecek sâlih ve sâdık bir dost edindin mi? Fâsık ve fâcirlerle beraberlikten kalbini koruma endişesi taşıdın mı?
  27. Bugün ilmini artıran, irfânını geliştiren herhangi bir hizmet veya faâliyet içinde bulundun mu? Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in örnek hâl ve davranışlarına ittibâ ederek hikmet arayışına çıktın mı? Bu rûhâniyet ve güzellikleri yaşamak için gayret gösterdin mi?
  28. Bugün kazancının, yediğinin, içtiğinin, giydiğinin helâl mi, şüpheli mi, haram mı olduğuna dikkat ettin mi? Haramlardan sakınma duygusu her davranışında seninle beraber oldu mu?
  29. Bugün sana kötülük yapan, sert ve kaba davranan bir kişiyi affedip ona ihsanda (iyilikte) bulundun mu?
  30. Bugün sana Allâh’ın en büyük nîmeti olan Kur’ân-ı Kerîm’den kaç sayfa okudun? Orada sana verilen mesajları tefekkür ederek mûcibince amel ettin mi?
  31. Bugün vefât edebileceğini, kefenlenip kabre konulabileceğini, bütün âile efrâdının ve yârânının seni mezara teslim edip geri döneceklerini, mezarda sadece îman ve amelinle baş başa kalabileceğini hiç düşündün mü? Bu hayat kitabında gâfilâne ve boş geçen anların için ne kadar âh, vâh ve eyvâh çekeceğini aklına getirdin mi? İbadetlerini ve davranışlarını bu düşüncelerle istikâmetlendirip tevbe-i nasûhta bulundun mu?
  32. Bugün hayat defterini nasıl açtın, nasıl kapattın? Kirâmen Kâtibîn melekleri oraya neler yazdı? Büyük muhâsebe gününde bugünkü sayfanın hesâbını verebilecek misin?
  33. Velhâsıl bugün, dâimî bir hayat kasetinin doldurulmakta olduğunu, her hâl ve hareketinin ilâhî bir kamera ile gözlendiğini hiç düşündün mü? Geçirdiğin son yirmi dört saatin muhâsebesini yapıp nefsinle hesaplaştın mı?

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Saadet Damlaları, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

BİR GÜNÜN MUHASEBESİ NASIL YAPILIR?

Bir Günün Muhasebesi Nasıl Yapılır?

BİR GÜNÜN MUHÂSEBESİNE DAİR MİSALLER

Bir Günün Muhâsebesine Dair Misaller

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.