İnsanın Saâdetinin De Felâketinin De Sebebi
İnsanı saâdete de felâkete de götüren şey nedir? Peygamber Efendimiz (s.a.v) sahabeden Muâz bin Cebel'i (r.a) hangi konuda ikaz ediyor?
Hüdâyî Hazretleri buyurur:
“Mâlumdur ki insanın dilinin cirmi küçük, fakat cürmü (büyük ve) günahı çoktur. Dilin cürüm ve günahından, ancak azîmet[9] sahibi kimseler kurtulabilir…”[10]
[İnsanı saâdete de felâkete de götüren, ağzından çıkan sözleridir. Nasıl ki ağzımıza giren lokmaların helâl mi, haram mı, şüpheli mi olduğuna dikkat etmemiz gerekiyorsa, ağzımızdan çıkan sözlerin de hayra mı şerre mi vesîle olacağını düşünüp, ona göre ya konuşmalı ya da susmayı tercih etmeliyiz. Zira insan, konuştuğu her sözden mes’ûldür.
Nitekim âyet-i kerîmelerde buyrulur:
“İnsan hiçbir söz söylemez ki yanında onu gözetleyen, yazmaya hazır bir melek bulunmasın!” (Kāf, 18)
“Şunu iyi bilin ki üzerinizde bekçiler, Kirâmen Kâtibîn (değerli yazıcılar) vardır. Onlar, yapmakta olduklarınızı bilirler.” (el-İnfitâr, 10-12)
Dolayısıyla mü’min, yapmış olduğu fiiller gibi, söylemiş olduğu sözlerin de dâimâ kayıtlara geçtiğini unutmamalıdır.
Şu hâdise ne kadar ibretlidir:
Sahâbeden Muâz bin Cebel -radıyallâhu anh-, Peygamber Efendimiz’e, hangi amelin daha hayırlı olduğunu sormuş ve bu meyanda cihad, oruç, zekât gibi pek çok amel-i sâlih saymıştı. Fakat Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- her seferinde:
“–İnsanlar için bundan daha hayırlısı vardır.” buyurmuştu.
Muâz -radıyallâhu anh-:
“–Anam, babam Sana kurban olsun, insanlar için bunlardan daha hayırlı olan nedir?” diye sorunca, Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ağzını gösterdi ve:
“–Hayır konuşmayacaksa susmak!” buyurdu.
Muâz -radıyallâhu anh-:
“–Konuştuklarımızdan dolayı hesâba mı çekileceğiz?” diye hayretle sordu.
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Muâz’ın dizine hafifçe dokunarak şöyle buyurdu:
“–Allah hayrını versin ey Muâz! İnsanları yüzüstü Cehennem’e sürükleyen, dillerinin söylediğinden başka nedir ki?
Kim Allâh’a ve âhiret gününe inanıyorsa, ya hayırlı söz söylesin veya sussun, zararlı söz söylemesin!
Sizler hayırlı söz söyleyerek kazançlı çıkınız, zararlı söz söylemeyerek rahat ve huzura kavuşunuz.” (Bkz. Hâkim, IV, 319/7774)
Müʼminin, ağzından çıkan sözlere ne kadar dikkat etmesi gerektiği hususunda, şu hadîs-i şerîf de çok câlib-i dikkattir:
“Kul, Allâh’ın hoşnut olduğu bir sözü söyler, fakat onunla Allâhʼın rızâsını kazanacağı hiç aklına gelmez. Hâlbuki Allah, o sözünden dolayı, kendisine kavuşacağı kıyâmet gününe kadar o kimseden hoşnut olur.
Yine bir kul da Allâhʼın gazabını gerektiren bir söz söyler, fakat o sözün, kendisini Allâhʼın gazabına çarptıracağını düşünmez. Oysa Allah, o kimseye o kötü sözünden dolayı, kendisine kavuşacağı kıyâmet gününe kadar gazap eder.” (Tirmizî, Zühd, 12; İbn-i Mâce, Fiten, 12)
Nice insan, diliyle yaptıklarını, eliyle yaptıkları kadar mühim görmez. Hâlbuki çoğu zaman, kötü bir sözün kalplerde açtığı yarayı hiçbir şey açamaz. Bu sebeple; “Dilin kemiği yok.” bahanesine sığınarak, telâfisi mümkün olmayan yanlış sözler söylemek, ağır bir vebaldir.
Velhâsıl, Cenâb-ı Hakkʼın bizden arzu ettiği lisan edebini ve konuşma âdâbını Kurʼân-ı Kerîm ve Sünnet-i Seniyyeʼden güzelce öğrenip hayatımıza titizlikle tatbik etmeliyiz.
Dilimizden dâimâ tatlı bir suyun akışı gibi ruhlara ferahlık veren pırlanta ifadeler çıkmalıdır.
Sözlerimiz, kalplere batan bir diken olmamalı, yıkıcı değil yapıcı bir üslûb arz etmelidir.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altınoluk Dergisi, 2023 – Ocak, Sayı: 443