İnsanlar Neden Vegan veya Vejetaryen Olur?

İnsanlar neden vegan veya vejetaryen olmayı tercih eder?

Bugün ateizm propagandası yapanlar, ahlâk hususunda büyük bir çıkmaza girmektedirler.

İNSANLAR NEDEN VEGAN VEYA VEJETARYEN OLUR?

Yaratıcı’yı kabul etmedikleri için, insanı sâir mahlûkattan biri olarak gören ateistler, insanın diğer mahlûkata tahakküm etme salâhiyetinin ahlâkî temelini îzah edemezler. Onlara göre mâdem insan da bir hayvandır, o hâlde insan kendisini sokmaya gelen bir yılanı dahî öldürme davranışını ne ile îzah edebilir? İnsanı, diğer mahlûkların üstüne çıkaran husus, sadece aklının gelişmiş olması mıdır? Böyle bir görüş de ahlâkî olamaz.

Bu vicdânî sorgulamalar neticesinde Batı âleminde, -Hinduizm’de olduğu gibi- hayvanî gıdaları reddeden kişiler zuhur etmiştir. (Veganlar, vejetaryenler.)[1] Hâlbuki onlar da ihtiyaçları sebebiyle, yine bir canlı türü olan nebâtattan da istifadeye mecbur kalmaktadırlar. “Hiçbir canlıya zarar vermeyeyim.” diyen insan, bakteri ve mikropları öldüreceği için temizlik bile yapamaz.

İslâm ise insanın mükerrem olduğunu, bu kâinâtın insan için yaratıldığını, göklerde ve yerde ne varsa hepsinin insana âmâde kılındığını[2] ifade eder. Böylece mâkul ve şer’î ölçüler dâhilinde, onun diğer mahlûkattan istifade etmesini ve zararından başka türlü kurtulma imkânı bulunmayan hayvanları imhâ etmesini meşrû ve ahlâkî sayar. Fakat diğer taraftan da Yaratan’dan ötürü yaratılanlara şefkat ve merhamet nazarıyla bakabilmeyi, mahlûkâtı ilâhî bir emânet olarak görebilmeyi insana bir vazife olarak yükler.

Dipnot:

[1] Vegan: “hayvan kökenli gıdaları ve diğer hayvansal ürünleri kullanmayı reddetme”, Vejetaryen ise: “kırmızı et, balık, kümes hayvanları tüketmeme” demektir.

[2] Bkz. el-Câsiye, 13.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, İslam Tefekkür Ufku, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

HAYVANLAR NEDEN YARATILDI?

Hayvanlar Neden Yaratıldı?

ETİ YENEN VE YENMEYEN HAYVANLAR

Eti Yenen ve Yenmeyen Hayvanlar

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.