İnsanlara Karşı Sorumluluklarımız Nelerdir?

İnsanlara karşı sorumluluklarımız nelerdir? Madde madde insanlara karşı görevlerimiz...

1) Hiç Kimseye Zarar Vermemek:

İnsanların canına, malına, konutuna, hürriyetine, namus ve şerefine tecavüz etmek dinimizce yasaktır. Bunlar insanların dokunulmaz haklarıdır. Müslüman, başkalarının hakkına saygı göstermek, insanlara zarar verici her türlü fiil ve davranıştan sakınmakla görevlidir. Gerçek müslüman olabilmenin bir şartı da budur. Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:

“Müslüman, diğer müslümanların onun dilinden ve elinden zarar görmediği kimsedir.”[1]

2) Başkalarına Yardım Etmek:

İnsanlara tatlı sözlü ve güler yüzlü davranmak, fakirlere yardım etmek, yoksulların ihtiyaçlarını karşılamak, kimsesizleri korumak, düşeni kaldırmak, yolunu şaşıranlara yol göstermek dinimizin emri, iyi ahlâklı olmanın gereğidir.

3) Büyüklere Saygı, Küçüklere Merhamet Göstermek:

Anne ve babamıza, büyük kardeşlerimize, öğretmenlerimize ve yaşça bizden büyük olanlara saygı göstermek, bizden küçüklere, kimsesizlere, güçsüz ve yetimlere merhamet etmek, yardımcı olmak önemli bir ahlâk kuralıdır. Peygamberimiz (s.a.s.) bu konunun önemi hakında şöyle buyuruyor:

“Büyüklerimize saygı göstermeyen, küçüklerimize merhamet etmeyen bizden değildir.”[2]

4) Selâmlaşmak:

Müslümanlar birbirleri ile karşılaşınca selâmlaşır ve tokalaşır. Selâm vermek sünnet, verilen selâmı almak farzdır. Önce küçük büyüğe, yürüyen oturana selâm verir. Selâmlaşmak müslümanlar arasında sevgi ve dostluk bağlarını kuvvetlendirir.

5) Dargın Durmamak:

Müslümanlar arasında herhangi bir sebeple dargınlık olursa, vakit geçirmeden dargınlar hemen barışmalıdır.

Peygamberimiz: “Bir müslümanın diğer din kardeşi ile üç günden fazla dargın durması helâl olmaz.”[3] buyurarak dargın durmanın kötü bir davranış olduğunu bildirmiş, uzun süre küs duranların büyük günah işlediklerini belirterek şöyle buyurmuştur:

“Bir kimse müslüman kardeşi ile bir sene küs durursa onun kanını dökmüş gibi günaha girmiş olur.”[4]

6) Dargınları Barıştırmak:

Bir kimse, iki müslümanın birbiri ile dargın olduğunu görürse onların arasını bulup barıştırmakla görevlidir. Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmaktadır:

“Mü’minler ancak kardeştirler. O halde iki kardeşinizin arasını düzeltiniz.”[5]

Peygamberimiz (s.a.s.) Efendimiz de: “Sadakaların en hayırlısı dargın olan kimseleri barıştırmaktır.”[6] buyurarak dargınları barıştırmanın çok hayırlı bir davranış olduğunu bildirmiştir.

7) Dostları Ziyaret Etmek:

Müslümanlar uygun zamanlarda yakınlarını, büyüklerini ve baba dostlarını ziyaret etmelidir.

Ziyarette şunlara dikkat edilmesi gerekir:

  1. a) Ziyaret için uygun bir zaman seçmek,
  2. b) Ziyaret, usandıracak şekilde çok sık olmamak,
  3. c) Ziyaret edeceği kimseye mümkünse önceden haber vermek,
  4. d) Elbise temiz, kılık kıyafet düzgün olmak.,
  5. e) İzin almadan kimsenin evine veya odasına girmemek.

8) Misafirleri Ağırlamak:

Misafirleri ağırlamak dinimizin tavsiye ettiği iyi davranışlardan biridir. Misafirseverliğin milli geleneklerimiz arasında önemli bir yeri vardır. Türk milleti, tarih boyunca misafirlere karşı iyi davranışı ile tanınan bir millettir.

Misafirlere Karşı Başlıca Görevlerimiz:

  1. a) Misafiri güler yüzle, tatlı sözle karşılamak,
  2. b) En iyi şeyle ağırlamak, birşeyler ikram etmek,
  3. c) Misafirin yanında hizmetçi ve çocukları azarlamamak, asık suratlı olmamak,
  4. d) Misafir gideceği zaman onu uğurlamak.

9) Dâvete Gitmek:

Bir müslüman eğer sakıncalı bir durum yoksa, din kardeşinin dâvetine gitmeli, vereceği yemeğe katılmalıdır. Bu davranış müslümanlar arasındaki sevgiyi artırır. Peygamberimiz bu konuda şöyle buyurmuştur:

“Sizden birinizi din kardeşi düğün yemeğine veya benzeri şeye davet ederse gitsin.”[7]

Sevgili Peygamberimiz zengin, fakir ayarımı yapmaz, bir hizmetçi dâvet etse bile giderdi.

10) Büyüklerin Ellerini Öpmek:

Müslümanlar, saygılarını göstermek maksadıyla, bilginlerin ve büyüklerin ellerini öpebilir.

11) Başkalarının Kusurlarını Araştırmamak:

Bir müslüman din kardeşinin özel hayatını araştırmaz. Gördüğü kusurları başkalarına yaymaz. Din kardeşini başkalarının yanında kötülemez. Gördüğü hatalı davranışları kırmadan, incitmeden uygun sözlerle düzeltmeye çalışır.

12) Kötülük Yapanları Bağışlamak:

İyi ahlâklı bir insan kendisine yapılan fenalıkları bağışlar. Hatta bağışlamakla da kalmaz, kötülüklere karşı iyilik yapar. Bu davranış ahlâken olgunlaşmış müslümanların yapacağı çok güzel bir davranıştır.

Sevgili Peygamberimiz: “Üç güzel huy kimde bulunursa yüce Allah o kimseyi rahmeti ile cennete kor.” buyurdu.

O huylar nelerdir? diye sorulunca şu cevabı verdi:

–”Sana vermeyene sen verirsin,

–Sana gelmeyene sen gidersin,

–Sana zulmedeni bağışlarsın.”[8]

13) Hastaları Ziyaret Etmek:

Müslüman, hasta olan din kardeşini ziyaret etmeli, sağlığa kavuşması için dûa etmeli, hastaları üzecek söz ve davranışlardan sakınmalıdır.

14) Cenazelere Katılmak:

Ölen din kardeşinin cenaze namazını kılmak, onu kabrine kadar götürmek, din kardeşi için Allah’tan rahmet dilemek ve dua etmek, müslümanların dünya hayatından ayrılıp âhirete göçen din kardeşlerine yapmaları gereken önemli bir görevdir.

15) Din Kardeşinin İyiliğini İstemek:

Müslüman, din kardeşleri için iyi düşüncelere sahip olmalı, kendisi için sevip istediği iyi şeyleri din kardeşleri için de arzu etmeli, kendisi için hoşlanmadığı bir şeyi başkaları için de arzu etmemelidir.

İyi ahlâklı olgun bir müslüman olabilmenin ölçüsü budur.

[1]   Riyazü’s-Salihin, c.3, s. 148

[2]   Seçme Hadisler, s. 218

[3]   Riyazü’s-Salihin, c.3, s. 168

[4]   Riyazü’s-Salihin, c.3, s. 170

[5]   Hucûrat sûresi, 10.

[6]   Seçme Hadisler, s. 237

[7]   Câmiu’s-Sağir.

[8]   Seçme Hadisler, s. 211.

İslam ve İhsan

MÜSLÜMAN GENCİN SORUMLULUKLARI

Müslüman Gencin Sorumlulukları

ALLAH’A, PEYGAMBERE VE KUR’AN’A KARŞI SORUMLULUKLARIMIZ NELERDİR?

Allah’a, Peygambere ve Kur’an’a Karşı Sorumluluklarımız Nelerdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.