İnsanların En Hayırlısı Kimdir?

Verilen nimetlerin, zenginliğin şükrünü nasıl eda ederiz? İnsanların en hayırlısı kimdir?

İslâm, zekât gibi belli ölçüde mecbûrî bir infâkın yanında yüksek himmet sahiplerinin, maddî durumları ve gönül âlemleri nisbetinde diledikleri kadar yardımda bulunmaları husûsunu kendilerine bırakmıştır.

Bu ölçüden hareketle Ebû Zer -radıyallâhu anh-, kazandığı parayı harcamayarak ertesi güne bırakmayı haram sayıyordu. Abdurrahman bin Avf -radıyallâhu anh- ise kendisi aç gezer, başkalarının karnını doyururdu. Kendisi zorluklara katlanır, Müslümanları rahat ettirmeye çalışırdı. Zîrâ onlar, servetlerinin emanetçileri olduklarının hissiyat ve şuûru ile gönüllerini tezyîn etmiş kimselerdi.

Ebedî kurtuluşa tâlib olan cümle servet sâhipleri de, bu dünyâda birer emânetçi hükmünde olduklarının ve elbet bir gün gerçek mâlik olan Allâh Teâlâ tarafından hesâba çekileceklerinin şuûruyla yaşamalıdırlar. Âyet-i kerîmede buyurulur: “Sonra o gün (kıyâmet günü) nîmetlerden dolayı elbette hesâba çekileceksiniz.” (et-Tekâsür, 8)

Bu hakîkat dolayısıyla ârif gönüller, şu ifâdeyi hiçbir zaman hatırdan uzak tutmazlar: “Helâlin hesâbı, harâmın da azâbı vardır.” Onun için dünyâ istek ve arzularına esir olarak infâk edemeyen zenginler, yakmak için külhana odun taşıyan hamallar gibidir. Çalışmak, helâl yoldan mal-mülk sâhibi olmak elbette meziyettir. Doğru olan bunları putlaştırıp kalbe sokmadan Hakk yolunda infâk edebilmektir. Aksi hâlde servet, dünyâda hamallık, âhırette acıklı bir azâb sebebidir.

İNSANLARIN EN HAYIRLISI

Servette doğru olan gâye, «İnsanların en hayırlısı, (onların) insanlara en faydalı olanıdır!» (Taberânî, Mecmau’l-Evsât, VI, 58) hadîs-i şerîfinin sırrına erebilmektir. Paranın yeri gönül değil, cüzdandır!.. Ârif bir şâirin şu kıt’ası insanın gafletini ne güzel anlatır:

Bir misâfirhânedir dünyâ-yı dûn,

Anda bir; kâşâne de, vîrâne de!..

Bir onulmaz çâresiz sevdâdayım,

Hâne yaptırdım misâfirhânede!..

Bilinmelidir ki, fakîrlerin ve garîblerin duâları, varlıklı ve güçlüler için bir huzûr kaynağıdır. Ve onlar için mânevî bir yardımdır. Yine bilinmelidir ki, fakîrlik ve muhtaçlık, bir zillet ve meskenet değil, belki âhıret tarafı aydınlık bir hikmet ve lutuf tezâhürüdür.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, İslam İman İbadet, Erkam Yayınları, 2012, İstanbul

İslam ve İhsan

İNSANLARIN EN HAYIRLISI OLURSUN!

İnsanların En Hayırlısı Olursun!

ALLAH KATINDA İNSANLARIN EN HAYIRLISI

Allah Katında İnsanların En Hayırlısı

İNSANLARIN EN HAYIRLISI VE EN ŞEREFLİSİ KİMDİR?

İnsanların En Hayırlısı ve En Şereflisi Kimdir?

İNSANLARIN EN HAYIRLI GEÇİM YOLU TUTANLARINDAN BİRİ HADİSİ

İnsanların En Hayırlı Geçim Yolu Tutanlarından Biri Hadisi

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.