İnsanların En Hayırlısı

İnsanlar Cenâb-ı Hak nazarında üç gruptur. Peki üç grup insan arasında en kıymetlisi hangisidir? İnsanlar hangi kıstasa göre ayrılıyor?

İnsanlar da Cenâb-ı Hak nazarında üç gruptur. Âyet-i kerîmede buyurulur:

“Sonra Kitâb’ı, kullarımız arasından seçtiklerimize verdik. Onlardan (insanlardan);

  • Kimi kendisine zulmeder (bedbahtlık eder),
  • Kimi ortadadır (aksaklık ve ihmalcilik eder),
  • Kimi de Allâh’ın izniyle hayırlarda öne geçmek için yarışır (kıyâmet günü korkmayacak ve üzülmeyecek kimselerdir).

İşte büyük fazîlet budur.” (Fâtır, 32)

Kıyâmet, dehşetli ve belâlı bir gündür. O gün selâmete erişebilmek için, bu dünyada iken tembellik ve hodgâmlıktan kurtulmak îcâb eder. Allah yolunda gayret etmek ve fedâkârâne hizmetlere koşmak iktizâ eder.

Gayretin lüzum ve ehemmiyetini, kâinât üzerine şu tefekkür ne güzel ifade eder:

Şu kâinatta her şey aktif hâldedir. Bir atom bile. O küçücük yapıda dahî, çekirdeğin etrafındaki elektronların tavaf misâli muazzam ve muhteşem dönüşleri vardır. Semâda da öyledir. Milyarlarca galaksi sürekli bir dönüş ve gidiş hâlindedir.

Toprak terkîbinde de bütün mahlûkāta dâimâ bin bir türlü sofralar açılmakta ve infaklar deveran etmektedir.

Hâsılı;

Kâinatta âtıl ve tembel hiçbir şey yoktur. Dolayısıyla bir insanın böyle faal bir âlemde tembel kalması ne kadar hazindir.

Fahr-i Kâinât Efendimiz, tembelliğin ne büyük bir hüsran olduğunu ümmetine bildirmek için, şöyle duâ etmiştir:

“Allâh’ım! Âcizlikten, tembellikten, korkaklıktan, ihtiyarlayıp ele avuca düşmekten ve cimrilikten Sana sığınırım.

Kabir azabından Sana sığınırım. Hayat ve ölüm fitnesinden Sana sığınırım.” (Müslim, Zikir, 50)

Tembellik, Allâh’a sığınılacak bir âfettir.

Çünkü;

Ehl-i gayrete her türlü mükâfat ve neticede cennet kapısında;

“‒Selâm!” ifadesi vardır.

Lâkin Hak yolunda tembellerin nâil olacağı hiçbir şey yoktur. Onlar böyle bir lutfa mazhar olamayacaklar ve onlara mahşer günü öyle bir selâm verilmeyecektir. Onların duyacağı ifade, selâm değil;

“‒Yazıklar olsun!” hitabı olacaktır.

Bu itibarla, dünyada da ehl-i gayret, her türlü selâma ve nimete lâyık olurken; ehl-i gaflet tembeller ise, o kötü vaziyetleri içinde hiçbir müjde ve selâmı hak etmezler.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2017 Ay: Aralık Sayı: 154

HAYIRLI ÜMMET OLMANIN ŞARTI TEBLİĞDİR

İBADETLER SEVEREK, HİZMET SEVİNEREK YAPILIR

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.