İnsanlarla İlişkileriniz Nasıl Olmalı?

Müʼmin; kibirden kaçınarak vakârı koruyabilmek, lâubâlîlikten sakınarak samimiyeti muhafaza etmek, zillete düşmeden mütevâzı olabilmek sûretiyle, bu husûsiyetlerin hudutlarını iyi tayin edebilirse huzur bulur. Şâyet bunlar arasındaki hassas dengeyi koruyamazsa, hüsrandan kurtulamaz.

Bu hususta Şeyh Sâdî şöyle buyurur:

“Haddinden fazla hiddet, korku uyandırır. Yerinde ve zamanında gösterilmeyen yumuşaklık ise mehâbeti giderir.

Sertlik ve yumuşaklık bir arada bulunmalıdır. Nasıl ki, cerrah hem yara açar, hem de merhem sürer…

Akıllı bir kimse, ne dâimâ sertlik eder, ne de îtibârını düşürecek kadar yumuşaklık gösterir.

Yine aklı başında bir kimse de, ne gururlanır ve ne de zillete düşecek kadar kendini hor görür.”

DOST DÜŞMAN, DÜŞMAN DA DOST OLABİLİR

Hayatın sürprizleri karşısında dostun düşman, düşmanınsa dost olabileceği gerçeğinden hareketle, insanlar arasındaki münâsebetlerde dengeli davranmanın lüzûmuna da işâret edilmektedir.

Nitekim bu hususta Peygamber Efendimiz -sallâllahu aleyhi ve sellem- de şöyle buyurmuşlardır:

“Dostunu severken ölçülü sev, zira günün birinde düşmanın olabilir. Düşmanına da ölçülü bir şekilde buğz et (yani ihtiyatlı davran), çünkü günün birinde dostun olabilir.” (Tirmizî, Birr, 60/1997)

MÜSLÜMAN AŞIRIYA GİTMEMELİ MÛTEDİL OLMALI

Yani bir müslüman, hislerinde, sözlerinde ve davranışlarında aşırıya gitmemeli, mûtedil olmalıdır. Çünkü îtidâl, her şeyin kıvam noktasıdır. Mesela Mekke müşriklerinin lideri Ebû Süfyan’ın karısı olan Hind, Mekke fethine kadar müslümanların en azılı düşmanı idi. Hatta Uhud savaşı sırasında

Hazret-i Hamza -radıyallahu anh-’ın ciğerini söktürüp hırsından dişlemişti. Lakin Mekke fethinde -sallâllahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in kendisine İslam’ın güler yüzünü sergilemesi neticesinde samimi bir müslüman oldu. Yermük harbinde de müslümanlara büyük bir destek sağladı.

"İNSANLARLA ARAMDA İP VARMIŞ GİBİ DÜŞÜNÜRÜM"

Yine, Mısır fâtihi ve vâlisi Amr İbnü-l Âs’a yöneltilen:

“–Sizin siyâsetteki mahâretinizin temel sâiki nedir?” sorusuna onun vermiş olduğu şu cevap da, kişinin insanlarla irtibâtının nasıl olması gerektiğine dâir güzel bir örnek teşkil etmektedir:

“−Etrâfımdaki her bir insanla aramda bir ip varmış gibi düşünürüm. Bu ip gerilip kopma noktasına yaklaşınca, onu biraz gevşetirim. Gereğinden fazla gevşediğini hissettiğim anda ise onu hemen gererim. Böylece bütün insanlarla ilişkimi muvâzene içinde devâm ettiririm.” 

SAMÎMİYETİ DENGELİ TUTMALI

Yani dosta karşı samîmiyeti dengeli tutup lâubâlîlik hudûduna taşırmamak, ona duyulan îtimâdı aşırıya götürüp yarın bir ihtilâf vukuunda kendisini müşkil duruma düşürebilecek mahrem sırları paylaşmamak îcâb eder.

Buna mukâbil, düşmanla da buğz ve mesâfeyi aşırıya götürüp ona zulüm ve haksızlık noktasına getirmemek gerekir. Zira istikbal sürprizlerle doludur. Zamanın da ne getireceği meçhuldür. Bugün dost görünen, yarın menfaat mukâbili düşman olabilir; düşman görünen ise, candan yapılan bir ihsan karşısında gerçek bir dost olabilir.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, 40 Soru 40 Cevap, Genç Kitaplığı

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.