İnsanlarla İyi Geçinmenin Yolu

Kur’ân-ı Kerîm’de dikkat çekici bir emir var: “Kullarıma söyle; sözün en güzelini söylesinler.”1 buyruluyor ki bu emir, hiçbir kayıtla mukayyet değildir. Yani “Sözün en güzeli; nerede, ne zaman, kime?” sorularının cevabı, “Her zaman, her yerde, herkese” demektir.

Nurlu sîması tebessümle bütünleşen Peygamberimiz (s.a.v.) de, Müslüman, elinden ve dilinden insanların emîn olduğu kimsedir”2 sözüyle bir emniyet portresi resmediyor. “Kardeşini güler yüzle karşılamak şeklinde olsa bile, hiçbir iyiliği küçük görme.”3 uyarısında bulunuyor.

İYİ GEÇİMLİ OLMANIN İKİ ANAHTARI

Şüphesiz, geçimliliğin değişmez anahtarları güler yüz ve tatlı dildir. Dolayısıyla bunlar gıda gibidir ve bu ikisine her ortamda ihtiyaç vardır. Biz, bugünkü lüzûmunu hissettirir ümidiyle “hüsn-i muaşeret âdâbı”na dair bazı cümleleri sıralayalım istiyoruz.

Şu halde Müslüman, mütevazi ve vakur olmalı; dostunu düşmanını güler yüzle karşılamalı. Sözü işini, işi sözünü doğrulamalı. Büyüklerine saygılı, küçüklerine şefkatli, akranına anlayışlı olmalı.

MÜSLÜMANIN ÜSLUBU NASIL OLMALI?

Her kesimden insanla konuşabilmeli. Ve meramını sabırla, vukufiyetle anlatabilmeli. Üslubu kuşatıcı ve kaynaştırıcı olmalı. Öneri ve eleştirileri yapıcı olmalı. Hiç kimseyle alay etmemeli.

Kendisi gibi düşünmeyenlerin beklenti ve endişelerini dikkatle dinlemeli. Kendisini ciddiye aldığını muhatabına hissettirmeli. Tenkit ve tekliflere açık olmalı. Soru ve itirazlara makul cevaplar vermeli.

İnsanların dertlerine çare bulmak için samimiyetle gayret etmeli. Ve Müslüman, asla eli sıkı olmamalı; güler yüzünü, tatlı dilini cömertlikle taçlandırmalı.

Dipnotlar: 1) İsrâ sûresi, 17/53. 2) Buharî, Îman, 4-5. 3) Müslim, Birr, 144.

Kaynak: Cafer Durmuş, Altınoluk DErgisi, Aralık, 2015, Sayı: 358

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.