İnsanlıkta Tecellî Eden En Büyük Mûcize
Peygamber Efendimiz’i tanımanın ve O’na muhabbetin en büyük delîli, O’nun sünnetini güzelce tatbik edebilmektir. Kalplerde muhabbet-i Muhammedî olmadan sünnete ittibâ, sûretâ ve zoraki bir ittibâdır ki, gönül feyzinden, rûhâniyet ve mânevî bereketten mahrumdur.
Abdullah bin Deylemî, sünnete aşk ile bağlılığın ehemmiyetini şöyle ifâde eder:
“Bana ulaştığına göre dînin (yok olup) gitmesinin başlangıcı, sünnetin terk edilmesi ile olacaktır. İpin tel tel çözülüp nihayetinde kopması gibi, din de sünnetlerin bir bir terk edilmesiyle nihayet elden gider.” (Dârimî, Mukaddime, 16)
Yani sünnetlerin birer birer hayâtımızdan çekilmesi, -Allah korusun- ebedî felâhımızı pamuk ipliğine bağlı hâle getirir. Bu yüzdendir ki Hazret-i Peygamber (s.a.v) Efendimiz’i en iyi tanıyan Hak dostu âlim ve âriflerin en büyük kerâmeti de sünnet-i seniyyeyi büyük bir gönül hassâsiyetiyle yaşamaları olmuştur.
RABBİMİZİN LUTFETTİĞİ EN GÜZEL ŞAHSİYET
Şüphesiz ki beşeriyet içinde sevilmeye en lâyık olan, Rabbimizin lutfettiği en güzel örnek şahsiyet ve insanlıkta tecellî eden en büyük mûcize, Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’dir. O’nun gönül âlemi, nâdide ve zarif çiçeklerle ve misk kokulu güllerle bezenmiş bir cennet bahçesinden çok daha ötede bir güzellikler meşheridir.
İşte bu noktada kendimize bâzı sualleri sormaya mecbûruz:
- Biz o cennet bahçesinden esen rûhâniyet meltemlerinden ne kadar istifâde hâlindeyiz?
- Âile hayâtımız ne kadar O’nunkine benziyor?
- Ticârî hayâtımız ne kadar O’nun tasvîb ettiği minvalde?
- İctimâî hayâtımız ne kadar O’nun koyduğu ölçüler içinde?
- O’nun kalbi ümmeti için rikkatle çarparken, yoksullar, çâresizler, kimsesizler, mazlumlar, yetimler ve hidâyet bekleyenlere karşı biz ne kadar duyarlıyız?
- O’nun güzel ahlâkına mukâbil, ümmeti olarak bizler İslâm’ın güler yüzünü, gönül dokusunu, rûhî yapısını, zarâfet, nezâket ve estetiğini ne kadar temsil hâlindeyiz?
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlâkından 1, Erkam Yayınları
YORUMLAR