İran’ın Güney Kafkasya’da Bozulan Hesapları

İran’ın, Azerbaycan’ın alan açmasıyla İsrail tarafından çevrelenmeye çalışıldığı iddiaları doğru mu peki? Bakü işgal devletine üs verdi mi?

Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki ihtilafın Azerbaycan lehine son bulmasının ardından Kafkasya’da tansiyon bu sefer de Azerbaycan-İran ihtilafı sebebiyle yükseldi. Mesele aslında kadim bir mesele. Yeniden depreşmesinin gerekçesi Azerbaycan'ın, Ermeni işgalinden kurtarılan bölgeye gönderilen İran tırlarını kontrolüyle başladı. İran buna Azerbaycan sınırında “Hayber Fatihleri” adını verdiği büyük çapta askeri bir tatbikatla cevap verdi. Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev, bölgenin Ermeni işgali altında olduğu dönemde yapılmayan bu tatbikatın neden şimdi yapıldığını sordu. İran, tatbikat adından da belli olacağı üzere mesajın Azerbaycan’a değil, İsrail’e yönelik olduğunu ileri sürdü. Bakü yönetiminin İsrail ile olan yakınlaşmasını gerekçe göstererek Azerbaycan topraklarından İsraillilere askeri üs verildiğini, bu üslerin İran’a yönelik saldırılarda kullanılacağını, tatbikatların da bu türden saldırılara cevap vermeye yönelik bir hazırlık olduğunu iddia etti.

İran’ın, Azerbaycan’ın alan açmasıyla İsrail tarafından çevrelenmeye çalışıldığı iddiaları doğru mu peki? Bakü işgal devletine üs verdi mi?

Evet, Azerbaycan İsrail ilişkileri son derece iyi. Hatta Karabağ zaferinde Türk İHA ve SİHA’ları kadar İsrail’in kamikaze dronların etkisi biliniyor. Taraflar arasında çok ciddi silah alış-verişi var. Ama buna rağmen Bakü İsrail’e üs verildiği iddialarını kesinlikle yalanlıyor ve “yok böyle bir şey” diyor. İddialarını ispat etmeye davet ediyor İran’ı.

“İSRAİL BİZİ KAFKASLARDAN VURACAK” İDDİASI

Aslında Tahran yönetiminin, “İsrail bizi Kafkaslardan vuracak” gerekçesini ileri sürse de rahatsızlığının ardındaki nedenler biliniyor. Azerbaycan’ın Karabağ zaferi öncesine kadar İran ve Ermenistan lehine olan statükonun bozulmasından yaşadığı travmayı Tahran bir türlü atlatamadı. İran, zaferi kabullenmekte zorlanıyor. Kafkaslardaki yeni statükonun, Türkiye ve Azerbaycan’a önemli fırsat kapıları aralarken kendisi açısından, sosyo-ekonomik, jeopolitik yönüyle birçok kayıpları ve riskleri beraberinde getireceğini düşünüyor.

Karabağ zaferi sonrası Türkiye, Azerbaycan, Pakistan yakınlaşması, sonrasında bu üçlüye bir de Katar’ın katılması, müttefiklerin bölgede ortak tatbikatlar yapmaları, Afganistan’da Taliban’ın yönetimi ele geçirmesi İran’ı son derece rahatsız eden gelişmelerdi.

İSRAİL TEHDİDİ

Dolayısıyla Kafkaslarda Azerbaycan ile İran arasındaki yükselen tansiyonunun gerekçesi olarak Tahran “İsrail tehdidini” öne çıkartmaya çalışsa da mesele daha çok Azerbaycan’ın Karabağ zaferiyle ilintili. Özellikle İran’daki Fars milliyetçisi çevrelerde neden olduğu hazım problemiyle alakalı yaşanan gerilim. Azerbaycan-İran ihtilafı daha da büyür mü? Tahran yönetimi ülke içindeki Fars milliyetçisi çevrelerin söylemi ile hareket ederse durum ciddileşebilir. Zira Bakü yönetimi de bu sefer alttan almayacak gibi duruyor. Sonuç olarak Güney Kafkasya’daki yüksek tansiyonu düşürmek biraz zaman alacak gibi duruyor.

Kaynak: Beytullah Demircioğlu, Altınoluk Dergisi, Sayı: 429

İslam ve İhsan

DÜNYANIN GİDİŞATI HAYRA ALAMET DEĞİL

Dünyanın Gidişatı Hayra Alamet Değil

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.