İşçi Hakkı İle İlgili Hadisler

İşçi hakkı ile ilgili hadisler nelerdir? Peygamber Efendimiz hangi konularda uyarıyor? İşte Peygamber Efendimizin (s.a.v) işçi hakları hakkındaki hadisleri...

Dinin, kişi­ler arası ilişkilerin temeline yerleştirdiği kul hakkı düşüncesi, işçi işveren ilişkilerinde de en önde tutulması gereken ilk prensiptir. Allah ka­tında hem  işçi, hem işveren kul olma noktasında birleşirler. Bu sebeple her iki taraf da, birbirinin hakkını üzerine geçirmeme konusunda duyarlı olmak zorunda bulunduğunu, aksi yönde bir davranışın onu zalim durumu­na düşüreceğini hatırından çıkarmaz. Bilir ki "Za­limlerin hiç bir yardımcısı yoktur." ( Hac, 71.)

Ge­nellikle emekçilerin geçim kaynağı ücret gelirleri olduğundan bu ama­cın gerçekleşmesi büyük önem ar­z etmektedir. Ücret, işçi tarafından hak edilişinden itibaren işverenin üzerinde emanet mal niteliğini taşır. Bu nedenle meşru bir mazeret bulunmadığı sürece, işverenin, üc­reti zamanında ödememesi, ya da eksik ödemesi emanete riayet etmemek  olarak değerlendirilmiştir. Böyle davrananların kıyamet gününde Allah'ın hasmı olacakları vurgulanmıştır. Nitekim bir hadis-i kudside, işçi hakkının kendi hakkı gibi oldu­ğunu bildiren Allah, işçinin hakkını ödemeyenler için Peygamberimizin lisanıyla şu uyarıyı yapmaktadır.

Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmaktadır: "Üç kişi vardır ki kıyamet günü ben onların düşmanı olacağım. Bir şey verip hilede bulunan, hür bir kişiyi satarak değerini yiyen, bir işçi tutup ücretini ödemeyen kimseler. (İbn Mace, II’, 814)

"Onların has­mı bizzat benim.' buyurmuştur. Yine  Hz.Peygamber 'İşçinin hakkını alnının teri kurumadan veriniz.' derken de aynı noktaya işaret etmiştir. ( İbn Mace, II, 817)

İŞÇİ HAKKI İLE İLGİLİ HADİSLER

İşçi hakkı ile ilgili hadisler nelerdir? Peygamber Efendimizin (s.a.v) işçi hakları hakkındaki hadisleri...

  • Teri kurumadan ücretini verin

Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurdular:

«Çalıştırdığınız kimseye, teri kurumadan ücretini verin.» (İbn-i Mâce, Ruhûn, 4)

  • Ücretini ona bildir

“Bir işçi çalıştırdığında ücretini ona bildir.” (Nesai, Eyman Ve'n-Nuzur: 44, )

  • Allah’tan korkun!

Allah Rasulu-sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurur:

«Emriniz altındakilerin hakları husûsunda Allah’tan korkun!» (Beyhakî, Şuab, VII, 477)

  • Kıyamet günü şu üç grup insanın düşmanıyım

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem, “Allah Teâlâ şöyle buyurdu” demiştir:

“Ben kıyamet günü şu üç (grup) insanın düşmanıyım: Benim adıma and içtikten sonra sözünden cayan kişi. Hür bir insanı köle diye satıp parasını yiyen kişi. Ücretle bir işçi tutup işini gördüren ve işçinin ücretini vermeyen kişi.” (Buhârî, Büyü 106, Icâre 10. Ayrıca bk. İbni Mâce, Ruhun 4)

  • Efendimiz vefat ânında dahî iki şey üzerinde şiddetle durdu

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz vefat ânında dahî iki şey üzerinde şiddetle durdu.

Hattâ râvî diyor ki; “Allah Rasûlü’nün sesi kısılmıştı, sesi duyulmaz hâle gelmişti, buna rağmen Allah Rasûlü sözlerini tekrar tekrar söylüyordu.”

Birincisi; Cenâb-ı Hakk’a karşı kulluk vazifemiz olan “Namaz, namaz, namaz!”

İkincisi ise; “Emriniz altındakilerin hukukuna dikkat edin!” buyuruyordu. (Ebû Dâvûd, Edeb, 123-124/5156; İbn-i Mâce, Vasâyâ, 1)

  • En hayırlı rızık

Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurdular:

“Hiç kimse, asla kendi kazancından daha hayırlı bir rızık yememiştir!” Allah'ın nebisi Davud (a.s.) da kendi  elinin emeğinden yerdi."(Buhârî, Büyû’, 15; Enbiyâ, 37)

  • Çalışmak, istemekten hayırlıdır

Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurdular:

“... Sizden birinizin urganını omuzuna alarak dağdan odun toplaması, sonra da onu sırtlanarak pazara götürüp satmak suretiyle geçinmesi, herhangi bir kimseye gidip de ondan bir şey istemesinden daha hayırlıdır.” (Buhârî, Buyû, 15)

  • Helalleşin

Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurur:

“Kimin üzerinde din kardeşinin ırzı, namusu veya malıyla ilgili bir zulüm varsa altın ve gümüşün bulunmayacağı kıyamet günü gelmeden evvel o kimseyle helalleşsin!(Buhârî, Mezâlim, 10; Rikâk, 48)

  • Haksız Yere Başkasının Hakkını Yiyenin Durumu

Hz. Ömer şöyle anlatır:

Hayber Gazvesi günü idi. O sırada Allah Resûlü’nün ashâbından bir grup geldi ve:

“–Falanca şehit, falanca da şehit” dediler. Sonra bir adamın yanından geçerken:

“–Falanca kimse de şehit olmuş” dediler. Bu sefer Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“–Hayır, ben onu, ganîmet mallarından haksız yere aldığı bir hırka içinde Cehennemde gördüm” buyurdu. Sonra da:

“–Ey İbn-i Hattâb, git ve insanlara «Cennete ancak mü’minler girebilecektir» diye nidâ et!” buyurdu.

Ben de çıktım ve: “Cennete ancak mü’minler girebilecektir” diye nidâ ettim. (Müslim, Îmân, 182)

  • Peygamberimizin Kul Hakkı Örneği

Üseyd bin Hudayr -radıyallahu anh- çok şakacı bir zât idi. Bir topluluk içinde konuşuyor ve onları güldürüyordu. Şakanın dozu kaçıp biraz aşırıya gidince, Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir çubukla sadrına hafifçe dokunarak onu îkâz etti. Bunun üzerine Üseyd -radıyallahu anh-:

“–Ey Allah’ın Rasulü, kısas istiyorum!” dedi. Allah Resûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de:

“–Haydi, öyleyse kısas yap!” buyurdu. Bu sefer Hz. Üseyd:

“–Fakat senin üzerinde gömlek var, be­nim üzerimde gömlek yoktu” dedi. Resûlullah gömleğini kaldırdı. Bunun üzerine Üseyd hemen Allah Rasûlü’ne sarılıp sadrından öpmeye başladı ve:

“–Yâ Rasûlallah, ben bunu istemiştim!” dedi. (Ebû Dâvûd, Edeb, 148-149/5224)

  • Kul Hakkı İnsanı Ahirette Rezil Eder

Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- vefatlarından önce mü’minlere son defa hitâb ediyor ve onlara son hatırlatmalarda bulunuyordu. Bir ara sözü kul hakkına getirerek:

“Ey insanlar! Kimin üzerine geçmiş bir hak varsa onu hemen ödesin, dünyada rezil rüsvâ olurum diye düşünmesin! İyi biliniz ki; dünya rüsvâlığı âhirettekinin yanında pek hafiftir.” buyurdu. (İbn-i Esîr, el-Kâmil, II, 319; İbn-i Sa’d, II, 255)

Bunun üzerine, bir adam ayağa kalktı ve:

“–Yâ Rasûlâllah! Ben Allah yolunda savaş ganimetine hıyânet etmiş, üzerime üç dirhem geçirmiştim!” dedi. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ona:

“–Sen bu hıyâneti ne için yaptın?” diye sordu. Adam:

“–Ona ihtiyacım vardı.” dedi. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:

“–Ey Fadl bin Abbas! Bu kişiden Beytülmâl (hazine) hesabına üç dirhem al!” buyurdu. (Taberî, Târih, III, 190)

İslam ve İhsan

İSLAM'DA İŞÇİ HAKLARI NASILDIR?

İslam'da İşçi Hakları Nasıldır?

KUL HAKKI İLE İLGİLİ AYET VE HADİSLER

Kul Hakkı İle İlgili Ayet ve Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.