İşgalci Hapishanelerindeki Gazzeli Tutuklular, En Korkunç Koşullara Maruz Kalıyor

İşgalci hapishanelerinde tutulan Gazze Şeridi tutuklularının, şiddetli dayak, elektrik şoku, yiyecek ve sudan mahrum bırakma gibi en korkunç gözaltı politikalarına maruz kaldığı bildirildi.

Filistin Kurtuluş Örgütüne (FKÖ) bağlı Esirler ve Serbest Bırakılanlar Heyeti ile Filistin Esirler Cemiyeti, bazı işgalci İsrail hapishanelerindeki Gazzeli tutukluları ziyaretin ardından ortak açıklama yaptı.

Açıklamada, cezaevi sisteminin, çeşitli hapishanelerde ve kamplarda en korkunç gözaltı politikaları ve koşullarına maruz kalan Gazzeli tutukluların da aralarında bulunduğu tutuklu ve hükümlülere yönelik organize suçları dayatmaya devam ettiği vurgulandı.

Güneydeki kötü şöhretli "Sde Teiman" kampı ve Negev Hapishanesinin, tutuklulara yönelik prosedür ve ihlallerin vahşeti açısından ön sırada yer aldığı belirtilen açıklamada, bu durumun devam etmesi halinde daha fazla can kaybının yaşanacağı uyarısında bulunuldu.

Açıklamada, savaşın başladığı 7 Ekim 2023'ten bu yana hayatını kaybeden onlarca Gazzeli esirin yanı sıra 4 tutuklunun daha birkaç gün içinde yaşamını yitirdiği aktarıldı.

İşgalcilerin, Gazzeli yüzlerce tutukluya zorla kaybetme suçunu dayattığına işaret edilen açıklamada, işgalci İsrail Cezaevi idaresinin yasa dışı savaşçı olarak sınıflandırdığı tutuklu sayısının mart başında 1555'e ulaştığı kaydedildi.

Negev Hapishanesindeki tutukluların, ihtiyaçlarını giderecekleri tuvaletin bulunmaması nedeniyle aşağılayıcı ve insanlık dışı koşullarda ilkel yöntemler kullanmak zorunda kaldıkları vurgulanan açıklamada, cezaevinde özellikle uyuz gibi cilt hastalıklarının yaygınlaştığı ve bunun sağlık koşullarını daha da kötüleştirdiği ifade edildi.

Açıklamada, Sde Teiman kampındaki tutuklulara yönelik işkence ve kötü muamelenin hala devam ettiği, tutukluların ağır ihlallere ve ağır gözaltı koşullarına maruz kaldığına değinildi.

İşgalci İsrail'in Filistinli tutuklulara yönelik suçlarından dolayı hesaba çekilmesi için uluslararası toplumun derhal harekete geçmesi istenen açıklamada ayrıca, uluslararası alanda tecrit edilmesi ve dokunulmazlığının sona erdirilmesi için işgalci İsrail'e yaptırım uygulanması çağrısında bulunuldu.

Filistinli tutuklular, işgalci İsrail hapishanelerindeki zor koşulları anlattı

Açıklamada ifadelerine yer verilen bir tutuklu, uyuz ve çıban hastalığına yakalandığını, şiddetli dayak yediğini, dişinin kırıldığını ve sürekli ağrı çektiğini aktardı.

İsmi açıklanmayan tutuklu, ayrıca sol kulağına su dökülmesi sonucu sol kulağındaki işitme duyusunu da kısmen kaybettiğini vurguladı.

Açlık sıkıntısı yaşadıklarını ve kendilerine çok az miktarda yiyecek verildiğini belirten tutuklu, cezaevi yönetiminin tekrar tekrar arama, sözlü taciz, kelepçeleme ve sayım veya güvenlik kontrolleri sırasında tutukluları diz çöktürme gibi aşağılayıcı icraatlarını sürdürdüğünün altını çizdi.

Hapishane koşulları cehennem gibi

Diğer bir tutuklu, hapishane koşullarının cehennem gibi kötü olduğuna dikkati çekerek, kendisinin sürekli hakarete, sistematik aşağılamaya ve aç bırakma politikasına maruz kaldığını, kafasına sert darbeler vurulması sonucu derin yaralar oluştuğunu, kaburgalarının kırıldığını, birkaç kez bilincini kaybettiğini ifade etti.

Sde Teiman kampındaki tutuklulardan biri, askerlerin kendilerine kötü davrandığına, tutukluların tekrar tekrar baskılara, dayaklara ve göz yaşartıcı gazlara maruz kaldığına işaret etti.

Bir diğer tutuklu, göğüs bölgesinin şiddetli şekilde darp edildiğini, bu nedenle ciddi nefes darlığı yaşadığını, kendisine elektrik şoku verildiğini ve silah kullanıldığını belirtti.

Başka bir tutuklu da üzerindeki giysilerin tamamen çıkarıldığını ve kendisine sopalarla ve asker botlarıyla defalarca şiddetli bir şekilde vurulduğunu aktardı.

Diğer bir tutuklu ise işgalcilerin tutukluları tamamen çırılçıplak soyunmaya zorladığını, ardından ağır dayak ve hakaretlere maruz bıraktığını ve onları bir kamyona bindirerek bütün gece işkence ettiklerini ve aşağıladıklarını ifade etti.

Kaynak: Diyanet Haber

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.