İskelet Sistemi Nedir? İskelet Sisteminin Yapısı ve Görevleri
İskelet nedir? İskelet sisteminin yapısı ve görevleri nelerdir? Kemik nelerden oluşur?
İskelet sisteminin yapısı, görevleri ve özellikleri:
İSKELET NEDİR?
İskelet, canlılarda kemiklerden oluşmuş eklem ve bağlarla birbirine tutturulmuş, etrafı kaslarla sarılı destek veren yapıya denir. İskelet veya iskelet sistemi, biyolojide canlı organizmaya fiziksel destek sunan, iç organların korunmasını sağlayan, çoğunlukla minerallerden oluşan bir organdır. İskelet organizmanın kendine özgü şeklinin oluşmasını sağlar. İskelet sisteminde yassı, uzun, kısa ve düzensiz şekilli kemikler olmak üzere 4 çeşit kemik türü vardır.
İSKELETİN GÖREVLERİ
1. Vücudun dik durmasını sağlar.
2. İç organları dış etkilerden korur.
3. Kan hücreleri üretir.
4. Kalsiyum ve fosfor gibi mineralleri depolar.
5. İç organlara ve kaslara tutunma yüzeyi sağlar.
6. Vücuda genel şeklini verir.
7. Kasların yardımıyla vücudun hareket etmesini sağlar. (Not: Yazı editör tarafından derlenmiştir.)
Cenâb-ı Hakk’ın bir damla sudan yarattığı eşsiz bir îcat bedîası ve sanat harikası olan “insan” vâkıasına karşı nasıl bir hayranlık duymamız gerektiğini tefekkür etmek gerekmez mi?
İSKELET SİSTEMİ VE KEMİKLERİN MUCİZESİ
Cenâb-ı Hak onları ince ve zayıf bir damla nutfeden nasıl bu derece sert ve sağlam yaratmıştır?! Sonra onları beden binâsını ayakta tutan ne kadar da dengeli ve sağlam bir iskelet hâline getirmiştir! Sonra onları değişik miktar ve ölçülerde nasıl şekillendirip takdir etmiştir? Kimisi küçük, kimisi büyük, kimisi uzun, kimisi yuvarlak, kimisi içli, kimisi dolu, kimisi enli, kimisi incedir.
İnsan, tek parça bir kemikten de meydana gelmemiştir. Kemikler, eklemlerle, hareketli mafsallarla birbirine bağlanmıştır. Onların her birine, yapacağı harekete göre şekil verilmiştir. Bu eklemlerin yağlama mekanizması o kadar hârikadır ki bugüne kadar teknolojide kullanılan üç yağlama tipiyle de tam olarak açıklanamamıştır.
Şimdi bir düşünelim; vücûdumuzdaki eklemlerden biri çalışmasa hayatta ne büyük sıkıntılarla karşılaşırız!
Allah Teâlâ, vücûdumuzdaki kemikleri bir tane fazla yaratsaydı, o kemik insan için sökülüp atılması gereken bir sıkıntı kaynağı ve rahatsızlık sebebi olurdu. Bunun aksine bir kemik eksik olsaydı, onun eksikliğini telâfî etmek için ne kadar çaba sarf etmemiz gerekirdi. Çoğu zaman da telâfîsi mümkün olmazdı.
Bir elimizin baş parmağını kullanamadığımızı düşünelim… İşlerimiz ne kadar da aksayacaktır. Bu hâl, gerçekten düşünülmesi gereken bir husustur. Dişlerin bâzısı yassı ve öğütmeye elverişlidir. Bâzısı da sivri ve keskin olup koparmaya ve bölmeye elverişlidir.
Allah Teâlâ, kemikleri hareket ettirmek için kasları yaratmıştır. Kasların miktar ve şekilleri, yerlerine ve ihtiyaçlarına göre değişir. Gözde pek çok kas vardır. Bunların biri hastalansa, bütün gözün sıhhati bozulur.
Bütün bunlar görünen hârikulâdeliklerdir. Bir de beş duyu ile idrâk edilemeyen sıfatlar; yani huy, karakter, şahsiyet, vicdan gibi mânevî husûsiyetler vardır ki onların mâhiyeti daha da muazzamdır.
İnsan vücûdundaki hârikalar, Allâh’ın bir damla sudaki sanatıdır. İnsan güzel bir resme baktığında, ressamın mahâretine, sanatına ve zekâsına hayranlık duyar. Onu gözünde büyütür. Hâlbuki ressamın yaptığı şey, yoktan bir şey var etmek değil, var olan kâğıt, fırça, boya gibi nesneleri husûsî bir tertip üzere bir araya getirerek, yine Allâh’ın yarattığı âlemlerden aldığı intibâların neticelerini yansıtmaktan ibârettir.
O hâlde bir ressamın eserine bile dikkatle bakılıp hayret edilirken, mutlak sanatkâr olan Cenâb-ı Hakk’ın bir damla sudan yarattığı eşsiz bir îcat bedîası ve sanat harikası olan “insan” vâkıasına karşı nasıl bir hayranlık duymamız gerektiğini tefekkür etmek gerekmez mi?
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Tefekkür, Erkam Yayınları
YORUMLAR