İslam Ahlakında İyi ve Övülen Tutum
İslâm, dînî ve dünyevî her hususta ifrat ve tefrite düşmeden îtidâl üzere hareket etmeyi emreder. Yani, orta yolu tâkip ederek her şeyi olması gereken şekliyle yapmayı ve ölçüleri kıvâmında kullanmayı tavsiye eder.
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
“Îtidâl, teennî, hâl ve gidişce iyi olmak, peygamberliğin yirmi dört cüz’ünden biridir.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 2/4776; Tirmizî, Birr, 66/2010; Muvatta’, Şaar, 17)
İslâm, dînî ve dünyevî her hususta ifrat ve tefrite düşmeden îtidâl üzere hareket etmeyi emreder. Yani, orta yolu tâkip ederek her şeyi olması gereken şekliyle yapmayı ve ölçüleri kıvâmında kullanmayı tavsiye eder.
Yüce Rabbimiz bütün kâinâtı, muazzam bir denge ile yaratmıştır. Kur’ân-ı Kerîm’de bu dengenin gözetilip muhâfaza edilmesi emredilir. O hâlde, hayatta îtidâli yakalayabilmenin en mühim yolu, ilâhî emirler istikâmetinde yaşamaktır. Allah Teâlâ’nın çizdiği sınırların hâricine çıkıldığında, denge kaybolur, her şey kargaşa ve fesâda sürüklenir. Buna işâret eden âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:
“Allah semâyı yükseltti ve mîzânı (ölçüyü) koydu. Öyleyse, sakın taşkınlık edip ölçüyü bozmayın.” (er-Rahmân, 7-8)
Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de:
“İşlerin hayırlısı, îtidâl üzere olandır.” buyurur. (Beyhakî, Şuab, V, 261)
Bir işin devamını sağlayan, îtidâldir. Îtidâlden uzaklaşıldığında o işin sonu gelmiş demektir. Çünkü zıt kutuplardan birbirine, yani ifrattan tefrite geçiş çabuk olur. Bu hususta:
“Söz ve davranışlarında ileri gidip haddi aşanlar helâk oldular.” (Müslim, İlim, 7) hadîs-i şerîfi, mühim bir îkazdır.
Hâsılı bir müslüman, hislerinde, sözlerinde ve davranışlarında mûtedil olmalıdır. Çünkü îtidâl, her şeyin kıvam noktasıdır.
ÎTİDÂL VE TEENNÎ İLE HAREKET ETMEK
ÖLÇÜLÜ DAVRAN
Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurur:
“Dostunu severken ölçülü sev, zira günün birinde düşmanın olabilir. Düşmanına da ölçülü bir şekilde buğz et, çünkü günün birinde dostun olabilir.” (Tirmizî, Birr, 60/1997)
Cenâb-ı Hakk’ın sevdiği güzel hasletlerden biri de “teennî”dir. O da bir iş yaparken acele etmemek, yapılacak işin önünü sonunu düşünmek ve ihtiyatlı davranmaktır. Bu, hatâ etme ihtimâlini asgarîye indiren ve insanı pişmanlığa düşmekten koruyan bir haslettir.
İslâm, tedbirli olmaya ve teennî ile hareket etmeye çok ehemmiyet verir. Zira ilk bakışta mühim görülmeyen şeyler, neticede hiç de küçümsenmeyecek hâdiselere sebep olabilir. Mevlânâ Hazretleri’nin Mecâlis-i Seb’a isimli eserinde verdiği şu misâl, ne kadar mânidardır:
“Tâneyi gören kuşcağız tuzak var mı diye önden, arkadan, sağdan, soldan yüz defa kontrol eder. Kuşun aklı dâimâ aksi şeyleri düşündüğünden, ondaki can korkusu yem aşkından ziyâdedir.”
PEYGAMBERİMİZİN ÖVDÜĞÜ AHLÂK
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- teennî sahibi bir sahâbîsini medhederek şöyle buyurmuştur:
“Sende Allâh’ın sevdiği iki husûsiyet vardır:
(1) Hilm, (yumuşak huyluluk).
(2) Teennî, (acele etmeden ihtiyatla hareket etmek).” (Müslim, Îmân, 25, 26; Ebû Dâvûd, Edeb, 149; Tirmizî, Birr, 66/2011)
Yine Fahr-i Kâinât Efendimiz:
“Teennî Allah Teâlâ’dan, acele ise şeytandandır.” buyurmuştur. (Tirmizî, Birr, 66/2012)
Bununla birlikte, hayırlı olduğu kesin olan işlerde acele etmek de zarûrîdir. Lâkin bu acele, hayırlı bir işe karar verip başlama hususunda gereklidir, yoksa o işi yaparken eceleye getirip gerekli titizliği göstermemek, doğru değildir.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hakk'a Adanmış Gençlik , Erkam Yayınları
YORUMLAR