İslam Birliği Korunmalıdır

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Müslümanların, saflarını ve söylemlerini birleştirmeleri, İslam birliğini korumaları ve Müslümanların birliğine zarar verebilecek söz ve davranışlardan sakınmaları gerektiğini bildirdi.

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Suudi Arabistan İslami İşler, Davet ve İrşat Bakanlığınca düzenlenen "İletişim ve Bütünleşme" konferansına katılmak üzere geldiği Mekke'de konferansa ilişkin açıklamalarda bulundu.

İslam'ın güven ve barış dini olduğuna dikkati çeken Başkan Erbaş, "Yüce Allah şöyle buyuruyor, 'Ey iman edenler, hep birden barışa (İslam'a) girin. Sakın şeytanın peşinden gitmeyin.' Hazreti Peygamber de (sas) şöyle buyurmuştur, 'Cemaat, birlik rahmettir; tefrika, ayrılık ise azaptır.' Bunun için bütün Müslümanların, saflarını ve söylemlerini birleştirmeleri, İslam birliğini korumaları ve Müslümanların birliğine zarar verebilecek söz ve davranışlardan sakınmaları gerekir." ifadelerini kullandı.

- "İslam şefkat, merhamet, adalet ve müsamaha dinidir"

Konferansın, Müslümanların birliğine, söz ve saflarının birliğine katkı sağlayacağına inandığını belirten Başkan Erbaş, konferansa katılmaktan dolayı duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

- "Huzurun, Kur'an-ı Kerim ve sünnete sımsıkı sarılmakla mümkün"

Hidayet ve huzurun, Kur'an-ı Kerim ve sünnete sımsıkı sarılmakla mümkün olabileceğini vurgulayan Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, sözlerini şöyle tamamladı:

"Nitekim Allah Resulü şöyle buyurmuştur, 'Ben size iki şey bıraktım ki, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece sapıtmazsınız. Allah'ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.' İslam, şefkat, merhamet, adalet ve müsamaha dinidir. Ama ne yazık ki bazı Müslümanlar arasında gözyaşı ve kan görmekteyiz. Bilindiği üzere bu üzücü durum, sahih İslami kaynaklara dayanmayıp, nasların yanlış anlaşılmasından veya tahrif edilmesinden kaynaklanmaktadır. Allah'tan hidayet, muvaffakiyet, doğru anlayış ve dosdoğru yolda sebat diliyoruz."

Kaynak: Diyanet Haber

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.