İslâm Dinini Diğer Dinlerden Ayıran En Önemli Özellikler Nelerdir?
İslam'ı diğer ilahi dinlerden ayıran en önemli özellikleri nelerdir? İşte madde madde İslam'ı Yahudilikten, Hıristiyanlıktan ayıran özellikleri...
İlahî kaynaklı dinlerden bugün yalnız Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslâm varlıklarını devam ettirmektedir. Ancak asliyetini muhafaza eden yegane din İslâm’dır. Diğer dinler tahrif olmuş ve asliyeti kaybetmiştir. Günümüzde aslını koruyan tek Hak din İslam'dır. Bunun yanında diğer dinler hakkında kısaca bilinmesi gerekenler...
İSLÂM DİNİNİ DİĞER DİNLERDEN AYIRAN EN ÖNEMLİ ÖZELLİKLER NELERDİR?
A- İslâm dini, bugünkü yasayan dinlerin büyük çoğunluğuna nazaran çok yeni bir dindir. Yani XV asırlık bir mazisi vardır. M. Ö. XIII. yüzyılda doğan Yahudilikle ve iki bin yıllık mazisi olan Hıristiyanlıkla mukayese edildiğinde, İslâm dini oldukça yeni bir din sayılır. İslâm dininin yeni bir din oluşu, onun hakkındaki bilgilerin daha sağlam ve daha güvenilir temellere dayandığını gösterir.
B- Her şeyden evvel İslâm, cihanşumul (evrensel) bir dindir. O, diğer dinler gibi belli bir topluma veya bölgeye değil tüm insanlığa gönderilmiş en son ve en kamil bir dindir.
İslâm dini hayatı bütünüyle kuşatır. Çünkü İslâm, sırf ibadetlere, bazı ahlakî düstur ve birçok mucize üzerine bina edilmiş bir din değildir. İslâm, bir taraftan esas itibariyle bir din iken, diğer taraftan kendine hakim bir kültür ve kendine yeten bir medeniyettir. İslâm'ın dışındaki birçok dinde bu özellikleri bulmak mümkün değildir.
Yahudiliğin kurmaya çalıştığı bencil ve sadece yahudi toplumuna hitap eden sistemini anlamak oldukça zordur.
Hıristiyanlık teorik tabanı ve aslı itibariyle dünyevî bir sistem değil; tamamen uhrevî hayata dönük bir sistemdir. Onun, prensip itibariyle dünyevî sistemlerle alakası yoktur. Mesela Hıristiyanlıkta bir hukuk sisteminden bansetmek mümkün değildir. Bugün hıristiyan dünyanın kullandığı hukukun kaynağını Hıristiyanlık değil Roma Hukuku oluşturmuştur. Bugünkü tatbikat ise tamamen tersi olmuş; kilise babalarının etkisiyle Hıristiyanlık dünyevîleştirilmiş, kilise bir çok toprak ve arazi sahibi olmuştur.
Budizm ise dünyaya sırtını dönmüş, bunun için de sadece mistik bir din olarak yaşamaya devam etmek zorunda kalmıştır.
Bu dinî sistemlerin yanında İslâm'ın dünya-ahiret dengesi içindeki yeri oldukça dikkat çekicidir. Zira İslâm, tamamen yeni bir dünya kurmayı hedef alır. Din, hayatın tüm alanlarına yön verir. Mesela, iman, ibadet ve ahlakla beraber insanın ticaret, aile, evlenme, yeme-içme gibi muamelelerini de tanzim eder.
Buradaki hedef, dünyadan gerektiği kadar istifade eden, orada meşru yoldan ihtiyaçlarını temin eden ve fakat uhrevi hayatını asla ihmal etmeyen bir toplum kurmaktır. Ancak onun kurmak istediği toplum modeli, hayali ve ütopik bir düşünce değildir. Zira, İslâm’ın oluşturmayı hedeflediği böyle bir toplumun misallerini Hz. Peygamber (ki bu dönem asr-ı saadet olarak meşhur olmuştur), Raşid Halifeler ve daha sonraki dönemlerde görmek mümkündür.
Böyle bir toplumda hak ve hukuka riayet vardır. Mazlum korunmaktadır. Beşeri tüm ilişkilerde sadece "Allah korkusu ve Allah sevgisinin" hakim olduğu görülmektedir. Medeniyetini sırf "Allah korkusu ve Allah sevgisi" üzerine kuran bir başka din ve medeniyet bulmak mümkün değildir.
C- Son peygamber olan Hz. Muhammed (s.a.) hakkında yeterli bilgi ve malzeme elimizde mevcuttur. Onun bütün hayatı baştan aşağı tespit edilmiştir. Dünya tarihinde hayatı Hz. Muhammed’in hayatı kadar en ince ayrıntılarına kadar tetkik edilen, hakkında müslümanlar ve gayr-i müslimler tarafından sayısız araştırma yapılan başka bir insan yoktur.
O, bizim gibi bir insan olan ancak kendisine vahiy gelen bir peygamberdir. Onun hayatı yazılı ve şifahi olarak hafızalara nakşedilmiştir. Hz. Muhammed'in hayatının böylece tespit edilmesi, onun getirdiği mesaja olan güveni artırmaktadır.
Yahudilik veya Hıristiyanlık hakkındaki bilgilerin eksikliği, var olan bilgilerin de çok sonraları tespit edilmesi, Hz. Musa ve Hz. İsa'nın hayatı hakkında şüpheler meydana getirmektedir. Eksik bilgilerden kaynaklanan söz konusu şüpheler de dikkate alındığında Hz. Peygamber’in tarih sahnesindeki çok berrak, açık ve seçik bir hayatı olduğu görülmektedir.
Hz. Peygamber hakkında birçok bilgilere sahip olan tarih, onun getirdiği mesajlar hakkında da gerçek bilgilere sahiptir. Kur'an-ı Kerim, ilk nazil olduğu andan itibaren ezberlenmeye başlanmış ve yazıya geçirilmiştir. Bu çift metod, onun günümüze kadar eksiksiz gelmesini sağlamıştır. Böyle bir koruma metoduna hiçbir kutsal kitap sahip olamamıştır.
Bunun için de, bugün ellerde ne Hz. Musa'nın tebliğ ettiği Tevrat'ın ilk nüshası ne de Hz. İsa'nın tebliğ ettiği İncilin ilk nüshası vardır. Bu yönden İslâm'ın kutsal kitabı olan Kur'an-ı Kerim, daima büyük bir üstünlüğe sahip olmuştur.
İslâm dininin Kutsal kitabı Kuran-ı Kerim, Hz. Muhammed (s.a.) daha hayatta iken tamamlanıp yazıya geçirilmiş ve o günden bu güne kadar hiçbir değişikliğe uğramadan bize nakledilmiştir.
Halbuki Tevrat ve İncil indirilişinden çok sonraları yazıya geçirilmiş, bundan dolayı farklı şekillerde Tevrat ve İncil metinleri meydana getirilmiş, bu kitapların yazılması esnasında bir çok tahrifat yapılmış, asılları korunamamıştır.
D- İslâm, en doğru bir iman ve tevhid dinidir. İslâm’ın zamana ve zemine göre değişmeyen inanç ve itikadla ilgili esasları vardır. Bunlar; Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahirete, kaza ve kadere imandır. Diğer dinlerin inanç esasları ise değiştirilmiş, Allah düşüncesi, teslis, tanrıyı insan şeklinde tasavvur etmek gibi farklı şekillere büründürülerek özünden ayrı bir yapıya sokulmuştur.
E- Yine İslâm’ın amel ve ahlakla ilgili değişmeyen prensipleri vardır. Helal-haram, hak-hukuk, insan haklarına saygı, adalet, iyilik, merhamet vb. bunlardan bazılarıdır. Bu tür ilkeler diğer dinlerde sonradan ortaya konmuş ve farklı bir şekil almıştır.
F- İslâm ruhları besleyen bir ibadet dinidir. İslâm dininde diğer dinlerin aksine ibadet, aslî hüviyetini korumakta ve müminleri bedenî ve ruhî bakımdan tatmin etmektedir.
G- İslâm, rahmet, merhamet ve muhabbet dinidir. Yüce Allah’ın en önemli ikinci adı Rahman’dır. Rahman, dünyada mümin-kafir ayırımı gözetmeksizin herkese merhamet eden, kullarının rızkını veren demektir. İslâm’ın rahmeti sadece belli bir dine ve ırka mahsus olmayıp herkese şamildir. O, “Yaradılanı yaratandan ötürü hoş gör” ilkesini bir esas kabul etmiştir.
H- Yaşayan dünya dinleri arasında İslâm'ın dikkat çekici diğer bir yönü de onun her türlü fikir hareketlerine göğüs gerecek sağlam bir düşünce yapısına sahip olmasıdır. İslâm dini, Allah'a ve onun gönderdiği mesajların doğruluğuna karşı inkar bayrağı açanları, mantıki yollarla daima imana çağırmaktadır. Onların delillerini en aklî şekilde yıkmayı hedeflemekte ve onları akıl ve kalp gözlerinden yakalayarak düşünmeye sevk etmektedir.
Allah’a inanmayanlardan tutun da Ahireti inkar edenlere kadar, Kur'an-ı Kerim'de her türlü inkarcılığa ve fikri hareketlere cevaplar verilmiştir. Düşünmeyi yasak etmeyen, bilakis insanları düşünmeye davet eden İslâm dini, sürekli dinamik tuttuğu bu düşünce yapısıyla, diğer inanç sistemlerine karşı her an üstünlüğünü muhafaza etmiştir.
İslâm ilim, hikmet ve mantık dinidir. İslâm ilme ve hikmete büyük önem vermiş, beşikten mezara kadar ilim öğrenmeyi tavsiye etmiş, ilmin müminin yitik malı olduğunu, onu nerede bulursa alması gerektiğini tenbih etmiştir. Diğer dinlerde mesela Hıristiyanlıkta ise kilisenin öğretileri dışındaki bilgilerin doğru olmadığı söylenmiş ve kilise haricindeki bilginlere baskı uygulanarak susturulmak istenmiştir.
İ- İslâm dini, sunduğu mesajlarda daima insan unsurunu göz önünde tutmuştur. Bunun için de mesajlarında hayali değil, gerçek hayatla uyuşan emirler vermiştir. Bu mesajlar, mesajları getiren peygamberin hayatında bizzat tatbik edilmiştir. O peygamber aynı zamanda bir beşerdir, beşer fıtratının gereklerini yerine getirmiş, o da bir beşer olarak evlenmiş, çocuk sahibi olmuş, ticaret yapmıştır. Bu özellikleriyle o, toplumun her seviyesindeki insanlara model bir şahsiyet olmuştur.
J- İslâm, insan tabiatını tahrip etmeyen her türlü eski kültüre dokunmamış bilakis onu himaye etmiş ve geliştirmiştir. Buna mukabil insan tabiatını tahrip eden her şeye karşı çıkmıştır. Bunun için İslâm, yerel kültürlere yeni bir bakış açışı getirmiştir.
Burada esas alınan ölçü, insanın mutluluğu ve dolayısıyla cemiyetin mutluluğudur. Bundan dolayı İslâm'ın getirdiği mesajlar, ütopik/hayali mesajlar değil, tatbiki kabil ve beşer tabiatına uygun mesajlardır. Yine bunun için İslâm dini ne dünya hayatının çekiciliğine aldanmayı ne de dünyadan el etek çekmeyi tavsiye etmez. İslâm bir ölçü dinidir. Ne dünyayı terk eder ne de dünyaya dört elle sarılıp ahireti inkar eder. İkisi arasında beşer tabiatına uygun bir denge kurmayı hedef alır.
K- İslâm, insan fıtratına ve yaratılışına en uygun bir dindir. İslâm’da kişi başkalarından değil, ancak kendi yaptıklarından sorumlu tutulmuştur. İslâm dini, insanın fıtratına uygun olarak onun ruhî, fizikî, ictimaî ihtiyaçlarını göz önünde bulundurmuş ve bunların meşru yoldan temin edilmesini sağlamıştır.
Kişinin günahını başkasının yüklenmesi, din adamlarının insanların günahlarını affetme yetkisine sahip olması, rahip ve rahibelerin evlenmemesi gibi fıtrata aykırı durumlar, İslâm dininde asla bulunmamaktadır.