İslam Dünya Görüşünün Mücerred Prensipleri
İslam dünya görüşünün mücerred prensipleri nelerdir?
İslam dünya görüşünün mücerred prensipleri sekiz tanedir.
İSLAM DÜNYA GÖRÜŞÜNÜN MÜCERRED PRENSİPLERİ
- İrâdecilik (Volontarizm) Prensibi
- Âlem-Şümûllük (Üniversalizm) Prensibi
- Tecrid (İdealizm) Prensibi
- İnsâniyetçilik (Hümanizm) Prensibi
- Gerçekçilik (Realizm) Prensibi
- İlimcilik (Siyantizm) Prensibi
- Akılcılık (Rasyonalizm) Prensibi
- İyimserlik (Optimizm) Prensibi
İslâm dünya görüşünün kendisine mahsus iki prensibinden birinin “düalizm / iki veçhelilik” yani meseleleri, tek taraflı değil, görülmesi gereken bütün yönleriyle ele almak olduğunu belirtmiştik. Bunun ilk misâli olarak; İslâm dünya görüşünün prensiplerini de mücerred ve müşahhas, yani nazarî ve amelî olmak üzere iki gruptur.
Dünya görüşü, bir düşünce sistemi olarak, evvelâ zihnî ve kalbîdir. Yani hâdise ve tatbikattan tecrîd edilerek mücerred fikirler hâlinde ortaya konulur. Daha sonra ise onların tatbikâtındaki ölçüler tespit edilir.
Mücerred Prensipler
Mücerred prensipler; İslâm’ın hayat, hâdisat ve kâinâta bakıştaki zihnî ve kalbî duruşunu îzah sadedindeki ölçülerdir. Bu prensipler de, vahiy ilmi ve hakîkatinin temin ettiği îtidâl ölçüleri içindedir. Meselâ; dış dünyada idealizm ve realizm birbirine zıt kabul edilir. Ancak İslâm dünya görüşü hem idealist hem realisttir. Yani hem sonsuz bir mânevîleştirme ve ulvîleştirme potansiyeline sahiptir; hem de insana ve hayata dâir fıtrî ve içtimâî realiteyi gözetme hassasiyetine sahiptir.
İslâm aklîdir, mâkuldür, fakat aklı putlaştırmaya müsaade etmez. Aklı sahası dışına sürüp, Necip Fâzıl’ın “gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmak” yahut “göğü zıpkınlamaya kalkmak” diye tarif ettiği şekilde felsefenin hamâkatine düşmeye izin vermez.
İslâm, cehâlete karşı savaş açar, ilmîdir. Fakat ilmin kibir ve taşkınlığa götürmesine mânî olur. İlmin nasip edilmesindeki gâye olan tefekkürün ve “mânevî fayda”nın tecellîsine gayret eder.
Müşahhas prensiplerin doğru anlaşılması için de mücerred prensiplerin iyice hazmedilmesi lâzımdır. Meselâ; İslâm’ın nizam prensibi, yani dînin toplum hayatını düzenleyen esasları ve müeyyideleri vardır. Kasıtlı çevreler, bilmeyen kimselere bunları korkutucu bir şeymiş gibi gösterirler. Ancak İslâm’ın irâdeciliği doğru anlaşılırsa, onun bu nizam kâidelerini, fertlerin irâdelerini eğiterek, gönüllerini îmanla, nefislerini de tezkiye ile olgunlaştırarak “gönüllü ve istekli” şekilde muhataplarından talep ettiği ve buna da muvaffak olduğu görülecektir.
Bir başka misal olarak; müşahhas prensiplerdeki cihad esasını doğru anlamak için, mücerred prensiplerdeki insaniyetçilik (hümanizm) esasını iyice hazmetmek îcâb eder. Bilhassa, İslâm’ın ümit aşılayan, menfî görünen şeylerde dahî hayrı gösteren yapısı, eğitimcinin ve irşâd ehlinin hiç bitmeyecek moral ve motivasyon kaynağıdır. Ameller niyetlere göre değerlendirildiği gibi, bütün tatbikat ve faaliyetlerin kıymet hükmünü tayin eden de, onların zemininde yatan zihniyettir.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, İslam Tefekkür Ufku, Erkam Yayınları
YORUMLAR