İslam, İlahi Dinlerin Devamı mıdır?
İslam’ın dışındaki dinlerin geçerliliği neden kalkmıştır? Semavi diğer adıyla ilahi dinler neden birbirine benziyor? İslam ilahi dinlerin devamı ve sonuncusu mudur? Semavi yani ilahi dinlerin birbirlerine benzemelerinin sebebi ve hikmeti...
Bütün ilâhî dinler insanın, yaratıcısını bilip tanımak ve O’na kulluk etmek için yaratıldığını ifade etmişlerdir.[1]
İLAHİ DİNLER NEDEN BİRBİRİNE BENZİYOR?
Dini insanlara tebliğ edenler peygamberlerdir. İslâm, bütün peygamberleri tasdik eder ve peygamberlere imanı Müslüman olmanın bir şartı sayar. İslâm inancına göre peygamberler arasında bir bütünlük ve süreklilik mevcuttur.
Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır:
“Şübhesiz benimle benden önceki peygamberlerin meseli şuna benzer: Bir kişi bir ev yaptırmış ve onu süsleyip güzelleştirmiş; yalnız bir köşede bir tuğla yeri boş bırakmıştır. Akabinde insanlar evi dolaşmaya, evi takdirle beğenmeye ve: «Keşke şu tek tuğla da yerine konulsaydı!» demeye başlar. İşte ben, o (yeri boş bırakılan) tuğla gibiyim; ben Hâtemu’n-Nebiyyîn’im (peygamberlerin mührü ve sonuncusuyum!)” (Buhârî, Menâkıb, 18; Müslim, Fedâil, 20-23)
Peygamberler, kendilerinden evvel gelenleri tasdik etmiş, sonra gelecek olanı da müjdelemişlerdir.[2] Bu durumda Hz. Muhammed -aleyhisselâm-’ı peygamber olarak kabul eden bir kişi, ondan önceki bütün peygamberleri de kabul etmiş olmaktadır. Nitekim Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in mektubunu götüren Hâtıb bin Ebî Beltaa -radıyallâhu anh-, İskenderiye Mukavkısı’na şöyle demiştir:
«–Biz seni, Allah Teâlâ’nın insanlara dîn olarak seçtiği İslâm’a dâvet ediyoruz. Muhammed Mustafâ -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, sadece seni değil bütün insanları dâvet ediyor. Onlardan kendisine karşı en katı ve kaba davrananlar Kureyşliler oldu. Ona karşı en çok düşmanlığı da yahudiler yaptılar. İnsanlardan en çok yakınlık gösterenler ise hristiyanlar oldu. Hz. Musa -aleyhisselâm-, nasıl ki Hz. İsa’yı müjdelemiş ise, Hz. İsa -aleyhisselâm- da Hz. Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in geleceğini müjdelemiştir. Bizim seni Kur’ân’a dâvetimiz, senin Tevrât’a bağlı olanları İncil’e dâvet etmen gibidir. Her insan kendi zamanında gelen peygambere ümmet olmak durumundadır. Sen de Hz. Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in dönemine yetişenlerdensin. Dolayısıyla biz seni İslâm’a dâvet etmekle, Hz. İsa’nın dîninden uzaklaştırmış olmuyoruz. Bilâkis onun risâletine uygun olanı yapmanı teklif etmiş oluyoruz»[3]
Pennsylvania Eyalet Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Dr. Timothy Gianotti, İslâm’ı seçmekle eski dini olan Hristiyanlığı yok saymış olmadığını, eski dininin kendisi için Müslümanlığa geçişte bir hazırlık dönemi vazifesi üstlendiğini birkaç kez tekrar ettikten sonra, İslâm’ın, Hristiyanlığın maksatlarını da içine alan en kuşatıcı din olduğunu anlatır ve:
“–İslâm’ın hedefi sadece belirli bir grubu değil bütün bir toplumu Allah -celle celâlühû- katında değerli insanlar hâline getirmektir” der.[4]
Peygamberlerin baba bir kardeş olduğunu beyân eden hadîs-i şerîf[5], bütün hak dinlerin temel prensiplerde müşterek olduğuna işaret eder. Yani hak din, ilk peygamberden son peygambere kadar iman esasları ve başlıca ahlâk prensipleri bakımından daima aynı kalmış, ancak ibadet şekilleri ve muâmelât hükümleri yönünden bazı değişikliklere uğramıştır.[6]
Hak din tek olduğuna göre, ilâhî dinler arasında benzerliklerin olacağı muhakkaktır. Meselâ İslâm, namazı emretmektedir. Kitab-ı Mukaddes’te de namazın rükunlarından bahseden şu ifadeler yer alır:
“Gelin secde edelim ve rükûa varalım; bizi yaratan Rabbin önünde diz çökelim.” (Mezmurlar, 95:6)
“Ve Musa ile Harun yüzleri üzerine kapandılar.” (Sayılar, 16:20-22)
“Musa acele ile secdeye gitti ve ibadet etti.” (Çıkış, 34:8)
Bütün ilâhî dinler insanın, yaratıcısını bilip tanımak ve O’na kulluk etmek için yaratıldığını ifade etmişlerdir.[1]
Dini insanlara tebliğ edenler peygamberlerdir. İslâm, bütün peygamberleri tasdik eder ve peygamberlere imanı müslüman olmanın bir şartı sayar. İslâm inancına göre peygamberler arasında bir bütünlük ve süreklilik mevcuttur.
Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır:
“Şübhesiz benimle benden önceki peygamberlerin meseli şuna benzer: Bir kişi bir ev yaptırmış ve onu süsleyip güzelleştirmiş; yalnız bir köşede bir tuğla yeri boş bırakmıştır. Akabinde insanlar evi dolaşmaya, evi takdirle beğenmeye ve: «Keşke şu tek tuğla da yerine konulsaydı!» demeye başlar. İşte ben, o (yeri boş bırakılan) tuğla gibiyim; ben Hâtemu’n-Nebiyyîn’im (peygamberlerin mührü ve sonuncusuyum!)” (Buhârî, Menâkıb, 18; Müslim, Fedâil, 20-23)
Peygamberler, kendilerinden evvel gelenleri tasdik etmiş, sonra gelecek olanı da müjdelemişlerdir.[2] Bu durumda Hz. Muhammed -aleyhisselâm-’ı peygamber olarak kabul eden bir kişi, ondan önceki bütün peygamberleri de kabul etmiş olmaktadır. Nitekim Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in mektubunu götüren Hâtıb bin Ebî Beltaa -radıyallâhu anh-, İskenderiye Mukavkısı’na şöyle demiştir:
«–Biz seni, Allah Teâlâ’nın insanlara dîn olarak seçtiği İslâm’a dâvet ediyoruz. Muhammed Mustafâ -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, sadece seni değil bütün insanları dâvet ediyor. Onlardan kendisine karşı en katı ve kaba davrananlar Kureyşliler oldu. Ona karşı en çok düşmanlığı da yahudiler yaptılar. İnsanlardan en çok yakınlık gösterenler ise hristiyanlar oldu. Hz. Musa -aleyhisselâm-, nasıl ki Hz. İsa’yı müjdelemiş ise, Hz. İsa -aleyhisselâm- da Hz. Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in geleceğini müjdelemiştir. Bizim seni Kur’ân’a dâvetimiz, senin Tevrât’a bağlı olanları İncil’e dâvet etmen gibidir. Her insan kendi zamanında gelen peygambere ümmet olmak durumundadır. Sen de Hz. Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in dönemine yetişenlerdensin. Dolayısıyla biz seni İslâm’a dâvet etmekle, Hz. İsa’nın dîninden uzaklaştırmış olmuyoruz. Bilâkis onun risâletine uygun olanı yapmanı teklif etmiş oluyoruz»[3]
Pennsylvania Eyalet Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Dr. Timothy Gianotti, İslâm’ı seçmekle eski dini olan Hristiyanlığı yok saymış olmadığını, eski dininin kendisi için Müslümanlığa geçişte bir hazırlık dönemi vazifesi üstlendiğini birkaç kez tekrar ettikten sonra, İslâm’ın, Hristiyanlığın maksatlarını da içine alan en kuşatıcı din olduğunu anlatır ve:
“–İslâm’ın hedefi sadece belirli bir grubu değil bütün bir toplumu Allah -celle celâlühû- katında değerli insanlar hâline getirmektir” der.[4]
Peygamberlerin baba bir kardeş olduğunu beyân eden hadîs-i şerîf[5], bütün hak dinlerin temel prensiplerde müşterek olduğuna işaret eder. Yani hak din, ilk peygamberden son peygambere kadar iman esasları ve başlıca ahlâk prensipleri bakımından daima aynı kalmış, ancak ibadet şekilleri ve muâmelât hükümleri yönünden bazı değişikliklere uğramıştır.[6]
Hak din tek olduğuna göre, ilâhî dinler arasında benzerliklerin olacağı muhakkaktır. Meselâ İslâm, namazı emretmektedir. Kitab-ı Mukaddes’te de namazın rükunlarından bahseden şu ifadeler yer alır:
“Gelin secde edelim ve rükûa varalım; bizi yaratan Rabbin önünde diz çökelim.” (Mezmurlar, 95:6)
“Ve Musa ile Harun yüzleri üzerine kapandılar.” (Sayılar, 16:20-22)
“Musa acele ile secdeye gitti ve ibadet etti.” (Çıkış, 34:8)
“İsa yere kapanıp… dua etti.” (Matta, 26:39)
“Ve havariler yüzleri üzerine yere kapandılar…” (Matta, 17:6)
Dipnotlar:
[1] Çıkış, 20:2-3; Tensiye, 6:4-5; Matta, 4:10; Rasullerin İşleri, 17:26-28; Kur’ân-ı Kerîm: Zâriyât, 56. [2] Prof. Dr. Ö. F. Harman, “İslam” mad., Diyanet İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 2001, XXIII, 4. [3] Bu uzun konuşmanın tam metni için bkz. İbn-i Kesîr, el-Bidâye, IV, 266-267; İbn-i Sa’d, I, 260-261; İbn-i Hacer, el-İsâbe, III, 530-531. [4] Ahmet Böken - Ayhan Eryiğit, Yeni Hayatlar, I, 15. [5] Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: “Ben, Meryem’in oğluna insanların en yakın olanıyım. Peygamberler anneleri ayrı, babaları bir kardeştirler. Benimle onun arasında başka bir peygamber yoktur.” (Buhârî, Enbiyâ, 48; Müslim, Fedâil 145) [6] Prof. Dr. Ö. F. Harman, “İslam” mad., DİA, XXIII, 3. [1] Çıkış, 20:2-3; Tensiye, 6:4-5; Matta, 4:10; Rasullerin İşleri, 17:26-28; Kur’ân-ı Kerîm: Zâriyât, 56. [2] Prof. Dr. Ö. F. Harman, “İslam” mad., Diyanet İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 2001, XXIII, 4. [3] Bu uzun konuşmanın tam metni için bkz. İbn-i Kesîr, el-Bidâye, IV, 266-267; İbn-i Sa’d, I, 260-261; İbn-i Hacer, el-İsâbe, III, 530-531. [4] Ahmet Böken - Ayhan Eryiğit, Yeni Hayatlar, I, 15. [5] Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: “Ben, Meryem’in oğluna insanların en yakın olanıyım. Peygamberler anneleri ayrı, babaları bir kardeştirler. Benimle onun arasında başka bir peygamber yoktur.” (Buhârî, Enbiyâ, 48; Müslim, Fedâil 145) [6] Prof. Dr. Ö. F. Harman, “İslam” mad., DİA, XXIII, 3.
Kaynak: Murat Kaya, Ebedi Kurtuluş Yolu, Erkam Yayınları