İslam Muhteşemdir, Mükemmeldir ve Kusursuzdur

İslâm muhteşemdir, mükemmeldir ve ekmeldir. Diğer hiçbir sisteme ihtiyacı yoktur. Geçmiş dinlere de ihtiyacı yoktur. Çünkü Kur’ân-ı Kerîm’in indirilişi ve Fahr-i Kâinat -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in âlemlere rahmet olarak gönderilişinden itibaren, yeryüzünde yegâne hak din İslâm’dır. Hiçbir tahrife uğramamıştır.

Câhiliyye devrinin yarı vahşî ve bozuk hâlet-i rûhiyeli insanları, îman ve İslâm ile müşerref olduktan sonra Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in Kur’ânî terbiyesinde mâneviyat ve rûhâniyet ile öyle fazîletler kazandı ki; onlar yaşadıkları onca çilelere, yokluklara, mücadelelere, zahmetlere ve zulümlere rağmen hiçbir psikolojik rahatsızlık içine düşmediler, bilâkis bütün cihâna şifâ oldular.

Müslüman; huzuru arıyorsa, İslâm’da bulur. Namazda, oruçta bulur, seherde, zikirde ve duâda bulur. Camide, seccadede ve rahle başında bulur.

Derin mânâlar ve hikmetler arıyorsa; Kur’ân’da bulur, Sünnet’te bulur, onların en latif şerh ve tefsirleri olan tasavvufî külliyatta bulur. Mesnevî’de bulur, Mektûbat’ta bulur, Rûhu’l-Beyan’da bulur. Yûnus’ta bulur, Aziz Mahmud Hüdâyî’de bulur.

Her ne arıyorsa, bizde vardır, bizim medeniyet ve kültürümüz kâfîdir.

Hadîs-i şeriflerde söylememiz tavsiye edilen şu îlânı, şu şahâdeti; bu mânâda yeniden idrâk etmemiz lâzımdır:

  • Rab olarak Allah’tan,
  • Din olarak İslâm’dan,
  • Nebî olarak Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’den râzı oldum! (Tirmizî, Deavât, 13/3389)

Rab, terbiye eden demektir. Millî ve mânevî bir tahsil, tâlim ve terbiye Cenâb-ı Hakk’ı Rab olarak kabul eden sîneler ve zihinler tarafından tanzim edilmelidir. Ateistler ve dalâlet ehli tarafından değil.

Mevlânâ Hazretleri der ki:

“Yer, gökyüzüyle düşmanlığa kalkışırsa çoraklaşır, ölü hâle gelir.”

Bugün semâ ile, yani vahiyle, mâneviyatla bağlarını koparan yahut bâtıl ve fâsit yollarla irtibat kurmaya çalışan her müessese, çoraklaşmıştır.

Zâhirini ne kadar yaldızlasalar da, bâtın bakımından çoraktır, ölüdür, boştur.

Bir mütefekkir de şöyle der:

“Yeryüzünde muallim olmak istersen gökyüzünün talebesi ol!..”

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2021 Ay: Eylül, Sayı: 199

İslam ve İhsan

İSLAM NEDİR?

İslam Nedir?

İSLAM'IN ŞARTLARI

İslam'ın Şartları

İSLÂM'IN ÖZÜ NEDİR?

İslâm'ın Özü Nedir?

İSLAM'IN İKİ ANA KAYNAĞI

İslam'ın İki Ana Kaynağı

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.