İslam Öncesi Kadın
İslam öncesi kadın nelerdir? İlahi dinlerde kadın yeri nedir? Cahiliye devrinde kadına bakış nasıldı? İşte İslam öncesi kadın...
YAHUDİLİK’TE KADIN
Yahûdilik’te kadının birinci vazifesi ve varlık sebebi çocuk doğurmak[1] ve yuvaya bakmaktı. Kadın, kocası ve çocukları için mutluluk kaynağıydı.[2] Onun anne olarak husûsî bir mevkîi vardı ve ona saygı gösterilmeliydi.[3] Ancak din tahrif edildikçe yahudilerin kadına bakışı da bozuldu. Onlar hâlâ, her gün sabah ibadetinde okudukları duada: “Rabbim, beni kadın yaratmadığın için sana şükürler olsun!” derler.[4]
HIRİSTİYANLIK’TA KADIN
Hıristiyanlığın ilk döneminde de kadınlar sessizlik, iffetlilik, yardım severlik ve sadece dua edicilik yönleriyle ön planda idiler. Ancak daha sonraları kaygılar dile getirilmeye başlandı. Kilise babaları, kadını melekleri baştan çıkarmak ve insan soyunu kötülüğe itmekle suçladılar. Hz. Havvâ vâlidemizi, ilk günaha sebep olarak şehveti ve ölümü dünyaya sokmakla itham edip ayıpladılar. Onların kadınlarla ilgili sözleri, âdeta kadın cinsine karşı bir düşmanlığı çağrıştırmaktadır. Meselâ Aziz Augustin kadınları kötülük dolu, kıskanç, kararsız ve tutarsız, bütün tartışmaların, kavgaların ve haksızlıkların kaynağı olarak takdim eder ve evlilikteki meşrû münasebeti dahî günah olarak görür. Katolik kilisesindeki nikâh töreninde okunan duada, “Günahla düşmüşüm annemin karnına, günah işlemiş annem bana gebe kalırken” denilir. Bu anlayış, insanları evlilikten uzaklaştırmış, “kutsal bâkireler kurumu”, “kadın münzeviler” ve “kadın manastırları”nın zuhuruna sebep olmuştur. Onların anlayışına göre, manastıra kapanan râhibeler temizlik sembolü olan Hz. İsa’nın eşleri olacaklardır. Hz. İsa temizlik sembolüdür, zira Hz. Meryem onu cinsî münasebete girmeden doğurmuştur. Şu halde yapılacak tek şey Hz. Meryem gibi temiz ve iffetli kalmaktır.[5] Hristiyanlar, Hz. İsa’yı tanrı kabul ettiklerine göre bu râhibeler tanrının hanımları olacaklardır ve neticede tanrının pek çok hanımı bulunacaktır. Bu inanç, onların ne kadar vahim bir mantıksızlığa sürüklendiğini göstermektedir.
Ortaçağ hristiyan dünyasında kadın ve evlilik öylesine kötülenmiştir ki Macôn Konsili’nde (585) kadının ruhunun olup olmadığı tartışılmıştır. On ikinci asırdan itibaren Batı’da büyücü ve cadı avı başlamış, pek çok kadın cinlerle alâkası olduğu iddiasıyla yakılmış veya suda boğulmuştur.[6]
Daha sonra bunun aksine bir ifrat olarak Meryem ana öne çıkarılıp tanrının annesi olarak takdim edilmiştir. Yeni dönemde ise bu aşırılıklara tepki olarak feminizm ve kadın haklarını müdâfaa eden başka bir aşırılık zuhûr etmiştir.[7]
CAHİLİYE DEVRİNDE KADIN
Cahiliye devrinde kadın her türlü işkence ve hakarete uğruyordu. Hakkı yeniyor, serveti yağmalanıyor, mirastan mahrum bırakılıyor, boşandıktan veya kocasının ölümünden sonra sevdiği bir erkekle evlenmesi yasaklanıyordu.[8]
Görüldüğü gibi insanlık, ilâhî tâlimâtlardan uzaklaştığında ifrat ve tefritlerden kurtulamamıştır. Fıtrata aykırı olan bu aşırılıkların insana fayda getirmesi imkânsızdır. İslâm ise her hususta olduğu gibi kadın mevzuunda da en doğru olanı getirmiştir. Cenâb-ı Hak, biyolojik olarak farklı yapılarda yarattığı kadın ve erkeğe, kendilerine en münâsip hak ve vazifeleri vermiştir.
[1] Tekvîn, 3:16.
[2] Süleyman’ın Meselleri, 31:28.
[3] Çıkış, 20:12; Levililer, 20:9.
[4] Prof. Dr. Ö. F. Harman, “Kadın” mad., DİA, XXIV, 84.
[5] Prof. Dr. Ö. F. Harman, “Kadın” mad., DİA, XXIV, 85. Lecky, History of European Morals isimli kitabında bu hususta pek çok acı hikâye nakleder. Ebü’l-Hasan en-Nedvî, Müslümanların Gerilemesiyle Dünya Neler Kaybetti, s. 205.
[6] Bir Sakson hâkim, Kitab-ı Mukaddes’i 53 kez okumuş ve bu arada 20 bin büyücüyü ölüme mahkûm etmiş olmakla övünebilmiştir. Tarihçiler yakılan büyücü sayısının 2.000.000 (iki milyon) civârında olduğunu tahmin etmektedirler.
[7] Prof. Dr. Ö. F. Harman, “Kadın” mad., DİA, XXIV, 86.
[8] Bakara, 231, 232; Nisa, 3, 19, 139; En‘âm, 139. Ebü’l-Hasan en-Nedvî, Müslümanların Gerilemesiyle Dünya Neler Kaybetti, s. 77.
Kaynak: Dr. Murat Kaya, Ebedi Yol Haritası İslam, Erkam Yayınları
YORUMLAR