İslam’a Giren Misyonerin İlginç Hikâyesi

Afrika’da bir misyonerin İslam ile şereflenmesine vesile olan hadise.

Bir misyoner, İslâm’la şereflenmişti. Hattâ daha sonra kitaplarımızı Fransızca’ya tercüme etti. Bu kardeşimiz, bir görüşmemizde şöyle anlatmıştı:

CAMİNİN ÖNÜNDE İNCİL DAĞITIYORDU

Ben, Afrika’da bir câminin önünde İncil dağıtıyordum. Câmiye gelip giden Müslümanlara:

“–Bakın, siz câmiye gidiyorsunuz ama esas din budur.” diyerek onları Hristiyanlığa çağırıyordum. Bana bir Müslüman geldi ve:

“–Burada bu İncil’leri teşhir ediyorsun ama, sen hiç Kur’ân-ı Kerîm’i okudun mu?” dedi. Ben:

“–Hayır, okumadım.” deyince;

“–O zaman git câmiden Kur’ân-ı Kerîm’in Fransızca meâl ve tefsirini al ve onları okuduktan sonra bu İncilleri dağıt.” dedi.

Ben de kendi kendime;

“–Doğru, İslâm hakkında düzgün bir mâlumâtım yok.” dedim ve Kur’ân-ı Kerîm’i incelemeye başladım.

KAFASINA TAKILAN MESELELER

Hristiyanlıkta kafama takılan bazı meseleler vardı. Biri günahın teselsül etmesiydi.

“Nasıl olur da Hazret-i Âdem aleyhisselâm ile Havvâ Vâlidemiz’in günahı sonraki nesillere teselsül eder, niye her insan günahkâr doğar? Bir insan başkasının günahından dolayı nasıl suçlanabilir? Vaftiz ve günah çıkarma nasıl insanı temizleyebilir? Bu mantıken nasıl olabilir?” gibi birçok soru, zihnimi meşgul ediyordu.

MÜSLÜMAN OLUNCA EVDEN KOVULDU

Kur’ân-ı Kerîm’in sayfalarını çevirdikçe kalbimi ve zihnimi kurcalayan daha pek çok sorunun cevaplarıyla karşılaştım. Çok etkilendim ve Müslüman olmaya karar verdim.

Sonra eve gittim. Hanımım da misyonerdi. Kararımı açıklayınca bana bağırıp çağırdı; “Senin içine şeytan girmiş!” dedi. Beni evden kovdu. Ben de teşkilâta gittim ve Müslüman olduğumu söyleyip misyonerlik vazifemi bıraktığımı bildirdim. Bana;

“–Sen aklını mı kaçırdın? Seni bir psikiyatriste gönderelim.” dediler. Ben de;

“–Bilâkis şimdi aklım başıma geldi.” dedim.

Hanımı iknâ ederim ümidiyle tekrar eve gittiğimde, eşyalarımı kapıda buldum. Afrika’da bir garip gibi kalıvermiştim.

İSLAM RUHA HUZUR VERİYOR

İşte hidâyet yolculuğunu bize böylece hulâsa eden bu kardeşimize sordum:

“–Bugün Hristiyanlığın içi boşaldı; doğru-dürüst bir akîde, ibadet, muâmelât, ukûbat yok, âdeta bir tabela dîni hâline geldi, ismi var cismi yok, cemaatsiz kalan kiliseler satışa çıkarılıyor. Evet, belli bir zümrede İslâmiyet’e yöneliş oluyor ama bu niye büyük kitleler hâlinde gerçekleşmiyor?”

Dedi ki:

“–Çünkü İslâm rûha huzur veriyor ama tatbikâtı için de bazı gayret ve fedakârlıklar gerekiyor. Hristiyanlık ise bomboş! Ne doğru dürüst bir ibadet hayatı var, ne de günahları önleyici herhangi bir müeyyidesi. Her şey serbest.

Müslümana ise günde beş vakit namaz var, sonra oruç var, zekât var, infak var, cömertçe paylaşmak var. Bunun yanında içki, kumar, iffetsizlik yasak; ahlâkî, ticarî, hukukî hükümler var.

Bunların hiçbiri bugünkü Hristiyanlık’ta yok. Bu da nefse hoş geliyor…”

Bu gerçeğe rağmen, hakikî saâdeti arayan ve sırât-ı müstakîme tâlip olan nice insan, dünyanın bir ucunda da olsa İslâm’ı araştırıyor, inceliyor, onun dünya nizâmındaki üstünlüğü, hayat ve kâinâtı îzah tarzındaki mükemmelliği görerek hidâyetle şerefleniyor.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, İslam Tefekkür Ufku, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

NASIL MÜSLÜMAN OLUNUR?

Nasıl Müslüman Olunur?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.