İslam'a Göre Yenidoğan Bebeğe Yapılması Gerekenler

Yenidoğan bebeğe İslam'a göre neler yapılmalı? Her Müslüman anne-babanın evladı doğunca yapması gerekenler.

Bu safha, doğumla başlayıp tam iki sene devam eder. Müslüman anne-babaların, dünyaya gelen çocuklarını, Sünnet’e uygun olarak yetiştirmek istemeleri, onların en güzel dilekleridir. İleride pişman olmayacağımız, iftihar edeceğimiz evlâtlara sahip olmak istiyorsak, “İşi, daha en başından sıkı tutmalı!” kanaatindeyiz. Temelde hata yapmayalım ki, hayırlı neticeler alınabilsin. Temeli sağlam bir bina yıkılmaz!

İLK LİBAS

Bebeğin doğduğu gün ona giydirilen ilk kıyâfetin (zıbın, kundak, göbek bağı vb.) beyaz olması isabetlidir. Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in kızı Hazret-i Fâtıma’nın doğumunda hazır bulunan Sevde binti Misrah, bebeği, sarı bir kundağa sarar. Az sonra gelen Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bu duruma müdahale eder; sarı bezi atıp, beyaz bir beze sarar.[1] Bizzat kendi kızı için yaptığı bu uygulama, yenidoğan yavrunun tertemiz beyazlar içinde olmasını arzulaması, bizlere de güzel bir misal teşkil eder.

İLK GIDA

Yenidoğan bir bebek, dünyaya tok olarak geldiğinden Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- mideye giren ilk gıdanın süt olmamasını istemektedir. Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; hem kızı Hazret-i Fâtıma’nın hem de Ümmü Süleym’in çocukları doğduğunda, onlara tahnik yapmıştır.[2]

“Tahnik” hurmayı ağızda çiğnedikten sonra çocuğun ağzına dokundurmaktır. Bu da, çiğnenen hurmadan bir parça parmağa konup, çocuğun ağzına sürülerek gerçekleştirilir. Parmak aynı zamanda ağzın sağına ve soluna değdirilir ki, çocuğun ağzının içinin her tarafı çiğnenen maddeyle teması sağlamış olsun.[3]

İslâm terbiyecileri bu âdetin, çocuğu bir âlime götürerek tahnik ettirmek şeklinde icrâsının uygun bir davranış biçimi olduğunu ifâde etmişlerdir.[4] Böylece yeni bebek, ağzı duâlı bir âlim kişinin elinden ilk gıdasını almış olur.

İLK DUÂ

Çocuk dünyaya gelince ilk yapılan muâmelelerden biri de duâdır. Duâ, sadece tahnikten sonra değil, diğer zamanlarda, hattâ ileriki yaşlarda dâimâ yapılmalıdır. Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Ensâr’ı sık sık ziyâret eder, bu ziyaretler esnasında ya da doğan çocukların kendisine takdim edildiği zamanlarda, onlara bol bol duâ ederdi.[5] Bu bilgiler ışığında, ebeveynler çocuklarını doğduklarından itibâren âlim ve fazilet sâhibi kişilerle bir araya getirerek hem duâlarını almaya, hem de güzel davranışlarından, sohbetlerinden istifâdeye çalışmalıdır.

Ebeveynler, fiilî duânın yanında çocuk doğmadan önce, doğum esnâsında, doğduktan sonra ve her dâim çocuklarına duâ etmelidir. Çocuk eğitiminde duâya şiddetle ihtiyaç vardır. Zira duâ, ilâhî müdâhaleyi taleptir. “Duâ, eğitimin temel ve en önemli usûllerinden biridir. Duâsız eğitim, susuz çiçeğe benzer. Duâsız eğitim, Allâh’ın mülkünde O’nun müdâhalesi olmadan bir iş yapmak gibidir. Duâsız eğitim, özsüz, yönsüz ve rehbersiz bir faaliyeti andırır.”

“Üç duâ vardır, bunların kabul olacağında şüphe yoktur:

1) Mazlumun duâsı,

2) Misafirin duâsı,

3) Ana-babanın çocuklarına duâsı.” [6]

İLK TELKİN

Bundan murat; yenidoğan bebeğin sağ kulağına ezân okunması, sol kulağına ise kamet getirilmesidir.[7]

SÜRÛR

Kur’ân-ı Kerîm’de yeni doğan/doğacak çocuklarla ilgili mutluluk, genellikle “tebşîr: müjdelemek” masdarıyla kullanılmıştır. Hazret-i İsmâil -aleyhisselâm-, Hazret-i İshâk -aleyhisselâm-, Hazret-i Yâkub -aleyhisselâm-, Hazret-i Yahya -aleyhisselâm- gibi peygamberlerin dünyaya gelmesi[8], bir sürûra vesîle olmuştur.

Doğumda bir “izhâr-ı sürûr: sevinç belirtisi” gösterilir.[9] Ayrıca çocuğu; “kalplerin meyvesi” (semeretü’l-kulûb) ve “gözün nûru” (kurretu ‘ayn) olarak vasıflandıran Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, çocuğun doğumunun büyük sevince vesîle olacağını belirtmiş, hattâ oğlu İbrahim doğduğunda, âzatlı kölesi Ebû Rafi’e bir köle hediye etmiştir.[10] Doğum vesîlesiyle ziyâfetler de verilebilir.[11]

Bu arada doğumun meşakkatinden kurtulan anneye, “Geçmiş olsun!” demeli ve doğum sebebiyle tebrik edilmelidir. Bu, doğumdan hemen sonra veya diğer günlerde de olabilir. Bir müslüman kardeşinin çocuğu dünyaya geldiğinde onun sevincini paylaşmak müstehaptır.[12]

Ayrıca bebeğin dünyaya gelmesinde yardımcı olan ebenin de dindar olması, hiç olmazsa çocuğu alırken “besmele” çekmesi gerekir.[13] Bebek dünyaya gelirken helâl ve haram ölçülerine de son derece titizlik göstermek yerinde bir davranıştır.

Dipnotlar:

[1] Alî el-Müttakî, Kenzü’l Ummâl, Hadis No: 16, 261, 62. [2] İbrahim Canan, Hz. Peygamberin Sünnetinde Terbiye, İstanbul, 1982, sh: 83. [3] Abdullah Nasuh Ulvan, Âile Eğitimi, İzmir, 1991, I, sh: 85. [4] Ömer Naimî Harputî, Terbiye-i Etfâl ve Mehâsin-i Hisâl, İstanbul, 1283, sh: 47. [5] İbnü’l-Hacer, Fethu’l-Bârî, 13, 401. [6] Tirmizî, Deavât, 48. [7] Tirmizî, Edeb, 17, Hadis No: 15, 229. [8] Bkz: es-Sâffât, 101; ez-Zâriyât, 28; Hûd, 71; Meryem, 97. [9] İbrahim Canan, a.g.e., sh: 84. [10] İbrahim Canan, a.g.e., sh: 84. [11]İbrahim Canan, Hadis Ansiklopedisi, İstanbul, 1993, I, sh: 309. [12] A. Ulvan, a.g.e., c. I, sh: 81. [13] Numan Kurtulmuş, Amentü Şerhi, İstanbul, 1952, sh: 253.

Kaynak: Nurten Selma Çevikoğlu, Şebnem Dergisi, Sayı: 157

İslam ve İhsan

YENİDOĞAN ÇOCUĞUN İLK YEDİ GÜNÜ

Yenidoğan Çocuğun İlk Yedi Günü

BİR MÜSLÜMAN ÇOCUĞUNA NASIL İSİM KOYMALI?

Bir Müslüman Çocuğuna Nasıl İsim Koymalı?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.