İslâm'a Hizmet Etmenin Mükâfatı

Cenâb-ı Hak, kerem ve ihsan sahibidir, cömertler cömerdidir. Mahrumlara, muhtaçlara, kalbi kırıklara sonsuz merhamet sahibidir. Cenâb-ı Hak, Yüce Zâtʼının şâhidi ve yeryüzündeki halîfesi olmalarını arzu ettiği müʼminlerin de kendi cemâlî vasıflarıyla mücehhez, merhamet sahibi, cömert, müşfik, vicdanlı, hassas ve rakik kullar olmalarını arzu buyurmaktadır.

HAYIRDA YARIŞMAK

Peygamberler, sahâbîler, sâlih zâtlar ve ârif âlimler ise, hayırda yarıştılar. Faydalı ilimde yarıştılar. Nesli ihyâ için yarıştılar. Fedâkârlıkta yarıştılar. Hayır müesseseleri, maddî ve mânevî îmarda yarıştılar. İslâm sancağını, en ileri noktaya taşımakta yarıştılar. Gönülleri fethetmekte, kırık kalpleri sarmakta yarıştılar.

Onlar; aynı yarış heyecanı içinde, hiç hız kesmeden hesap gününde de şimşekler gibi cennete vâsıl olacaklar. Hayır yarışından geri kalanların, cimrilik edenlerin, korkaklığa, bencilliğe, ahmaklığa dûçâr olanların süründüğü hengâmda; onlar yine herkesi geçecekler, uçup gidecekler.

Herkes o gün anlayacak ki, onlar aslında vermediler; aldılar. Dağıtmadılar, topladılar. Kaybetmediler, kazandılar. Eksilmediler, çoğaldılar. Fakirleşmediler, zenginleştiler.

Çünkü Cenâb-ı Hak yolundaki her infak, aslında Cömertler Cömerdiyle bir alışveriştir. Âyet-i kerîmede buyurulur:

SEVİNİN!

“Allah; mü’minlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler, ölürler. (Bu); Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’ân’da Allah üzerine hak bir va‘ddir. Allah’tan daha çok sözünü yerine getiren kim vardır! O hâlde O’nunla yapmış olduğunuz bu alışverişinizden dolayı sevinin. İşte bu, (gerçekten) büyük kazançtır.”(et-Tevbe, 111)

GÜZEL HÂLLERİ ARTTIRAN ÜÇ ŞEY

Ahmed bin Ebû Verd -rahmetullâhi aleyh- buyurur ki:

“Üç şey vardır ki, bir velî kulda arttıkça güzel hâlleri de artar:

  1. Makamı yükseldikçe tevâzuu artar.
  2. Ömrü uzadıkça hizmeti artar.
  3. Malı çoğaldıkça cömertliği artar.”

DÜNYADA BİR YARIŞMA OLSAYDI...

Dünyada bir yarışma olsa; insanlar ödüllere bakarlar, mükâfâtı verecek kuruluşun şöhret ve kudretine nazar ederler. Yarışmalara iştirak; verilen mükâfâta ve yarışmayı îlân eden müessesenin gücüne göre olur. Cenâb-ı Hak soruyor:

“Va‘dini yerine getirmekte Allah’tan daha sâdık kim vardır?”

Rabbimiz; «Hanginiz en güzel amelde bulunacak?» (el-Mülk, 2) davetiyle bir müsabaka, bir imtihan îlân etti. Kazananlara vereceği mükâfat öylesine muhteşem ki; onu ne bir göz gördü, ne bir kulak işitti, ne bir muhayyile onun hayalini kurdu. Zira;

“Allah’tan daha cömert kim vardır?”

İSLÂM'A HİZMET ETMENİN MÜKÂFATI

O’nun dînine yardım bizim vazifemiz. Âyet-i kerîmede buyurulur:

“Ey îmân edenler! Eğer siz Allâh’a (Allâh’ın dînine) yardım ederseniz O da size yardım eder, ayaklarınızı kaydırmaz.”(Muhammed, 7)

O’nun kulları bize zimmetli. Eğer vazifemizi ve mes‘ûliyetimizi yerine getirirsek, O da bize karşılığını verecek.

“Allah’tan daha vefâlı kim vardır?”

Cenâb-ı Hak, bizleri; Habîbi’ne ümmet, Kitâbı’na vâris olmak imtihanında en muvaffak kulları olan ashâb-ı kiram ve evliyâ-yı ızâm hazerâtının hâllerinden hissedâr eylesin.

Hayırda yarışan, ihlâs ile infak yolunda koşan, nefsinin ve şeytanın engellerine takılmadan hayrın kemâline, Rabbin Cemâl’ine vâsıl olanlardan eylesin.

Âmîn!..

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2014 Ay: Şubat Sayı: 108

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.