İslam'da Fitne Hareketleri
İslam hayatımızın her yerindedir. Aile hayatımızda, iş hayatımızda, toplum ile olan ilişkilerimizde, Rabbimiz ile olan bağımızda ve diğer içtimai meselelerimizde. Bununla birlikte bir kısım fesat ehli bunun aksini söylerek, İslam'ı kısıtlamaya ve onu bir kabukta hapsetmeye çalışmaktadır.
Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, kıyâmete kadar ümmetinin başına gelecek her hâl ve imtihanı görmüş, bunlardan pek çoğunu da “fiten hadisleri”nde sahne sahne haber vermiştir. Mîrac Gecesi’nde, O’na Cennet ve Cehennem seyrettirilmiştir.
Hâl böyleyken, günümüzde adına “târihselci” denilen sapkın bir güruh, İki Cihan Serveri Efendimiz’in tâlimatlarını, sadece mîlâdî yedinci asrın dar hudutlarına hapsetme küstahlığını göstermektedir. Birçok ahkâm âyetinin -hâşâ- zamanının geçtiğini, bugünün şartlarına uymadığını iddiâ etmektedir. Bu meyanda meselâ Kur’ân’ın mîras hukukunu değiştirmeye çabalamaktadır. Böylece bazı ilâhî hükümleri âdeta tedâvülden kaldırma gayretkeşliğini sergilemektedir.
Bir başka sapkın güruh ise; “Bugün Rasûlullah gelse, elini ayağını öperiz, fakat zaman bizim zamanımızdır, biz kendi metotlarımızdan dönmeyiz.” diyerek, Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i -hâşâ- emekliye ayırmış olmaktadır.
Şüphesiz ki, hükmü kıyamete kadar cârî olan İslâm, bu din tahrifçilerinin hezeyanlarından münezzehtir. Allah indinde yegâne hak ve mükemmel din, İslâm’dır.
FİTNE NEDİR?
Bu nevî sapkınlar ise, dinde fitne çıkararak, zaten paramparça hâldeki ümmetin gönül dünyalarını ve îtikadlarını da bulandırmaya çabalayan fesat ehlidir. Müslümanlar olarak kendimizi ve nesillerimizi, bu nevî fitnelerden muhafaza hususunda da son derece dikkatli ve basîretli davranmalıyız.
Nitekim Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, çok sevdiği sahâbîlerinden Abdullah bin Ömer -radıyallâhu anh-’a ve onun şahsında kıyamete kadar gelecek bütün ümmetine şu îkazda bulunmuştur:
“Ey İbn-i Ömer! Dînine iyi sarıl, dînine iyi sarıl! Zira o, senin hem etin, hem kanındır. Dînini kimden öğrendiğine çok dikkat et! Dînî ilimleri ve hükümleri, istikâmet ehli âlimlerden al, istikâmetten sapanlardan alma!” (Hatîb el-Bağdâdî, el-Kifâye fî İlmi’r-Rivâye, s. 121)
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altınoluk Dergisi, Sayı: 373