İslam'da Güler Yüzün Önemi

Cemiyet Hayatımız

Dînin gâyesi; zarif, güzel ve hassas insanlar yetiştirmektir. Kâmil mü’minler, güler yüzleriyle bütün varlıklara tebessüm hâlindedirler. Onların gönül âlemleri, bütün mahlûkâta bir rahmet dergâhı hâlinde açılmıştır. Zira Hâlıkʼın şefkat nazarıyla mahlûkâta bakış tarzı kazanan kâmil mü’minler; açan çiçeklerin, öten kuşların, meyveli ağaçların hikmetinde derinleşerek çiçekler gibi ince ruhlu ve nâzik; meyveli ağaçlar gibi cömert ve ikram sahibi olurlar.

Mükemmel bir örnek şahsiyet olarak insanlığa armağan edilen Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in hayâtı, çileler ve ıztıraplar manzûmesidir. Nitekim kendisi bu hâlini; “...Allah yolunda hiç kimsenin görmediği eziyetlere mâruz kaldım...” buyurarak ifâde etmiştir. (Tirmizî, Kıyâmet, 34/2472)

ALLAH RESÛLÜ DÂİMA TEBESSÜM HÂLİNDE OLURDU

Ancak çektiği çilelerin hiçbiri, Allah Rasûlü’nün metânetini ve muvâzenesini bozamadı. O, bütün bunları büyük bir olgunluk ve rızâ hâliyle karşıladı. Gönlü nice acılarla dağlanmasına rağmen, gül yüzünden tebessüm hiç eksik olmadı. O’nu hiç kimse, hiçbir zaman asık bir yüzle, çatık kaşla ve abus bir çehre ile görmedi. Zira O, Hak Teâlâ ile beraberliğin neşe ve huzûru içinde dâimâ tebessüm hâlinde bulunur, her hâlükârda İslâm’ın güler yüzünü aksettirirdi.

EBU'D DERDÂ'NIN TEBESSÜM HÂLİNİN SEBEBİ

Kendilerini Rasûlullah’ta fânî kılan ashâb-ı kirâm ve evliyâullâh’ın da iç dünyalarının güzellikleri sîmâlarına aksetmiş, dâimâ tebessüm hâlinde olmuşlardır. Nitekim Ümmü’d- Derdâ -radıyallahu anhüma- şöyle anlatır:

Ebu’d-Derdâ, bir söz söylediğinde muhakkak tebessüm ederdi. Bir gün ona:

«–İnsanların, senin bu hâlini tuhaf karşılayıp ayıplamasından endişe ediyorum!» dedim. O ise  bana:

«–Allah Rasûlü -sallâllahu aleyhi ve sellem- bir söz söylediğinde muhakkak tebessüm ederdi.» dedi.” (Ahmed, V, 198, 199)

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlakından, Erkam Yayınları