İslâm’da Irkçılığın Hükmü Nedir?
Irk nedir, ırkçılık ne demektir? İslam’ın ırçılığa (kavmiyetçiliğe) bakışı nasıldır? İslam’da ırkçılığın hükmü.
Irk kelimesi Arapçada “kök, bitkinin gövdesi, yaprağın sapı, damar, asıl, irsî özellik, nesep, menşe, ata” gibi anlamlara gelir. Irkçılık, “insanların toplumsal özelliklerini ırksal özelliklerine indirgeyen ve bir ırkın öteki ırklara üstün olduğunu öne süren öğreti” demektir.
IRKÇILIK NEDİR?
Arapların “asabiyet” adını verdikleri, aynı soydan gelenlerin ve aynı kabileye mensup olanların bir arada hareket etmesini sağlayan dayanışma ve kabilecilik ruhu oldukça kuvvetli idi. “Yâ Resûlallah! Irkçılık nedir?” diye sorulduğunda Allah Resûlü asabiyeti, “Zalim de olsa kendi kavmine arka çıkmandır.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 111-112.) şeklinde tanımlamış ve asabiyet, ümmeti felâkete götürecek davranışlar arasında sayılmıştı. (Taberânî, el-Mu’cemü’l-kebîr, XI, 74.) Irkçılık kadar geniş bir kavram olmamakla birlikte asabiyet, soy üstünlüğünü ve kabileciliği öngörüyordu.
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim. “Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah katında en değerliniz, en çok takvâ sahibi olanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır.” (Hucurât, 13)
İSLAM’DA IRÇILIK YOKTUR
Resûlullah (s.a.v.) bir hadis-i şerifinde şöyle buyurdu:
“Amelinin kendisini geride bıraktığı kişiyi, nesebi öne geçirmez.” (Müslim, Zikir, 38; İbn-i Mâce, Mukaddime, 17)
Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz’in yanında her türlü insan vardı: Zenci beyaz, Arap Acem, kabile reisi hizmetçi, hür köle, zengin fakir… Hepsi de Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in ardında saf bağlayıp aynı hizada namaz kılıyorlardı. Birbirlerine büyük bir muhabbet ve hürmet besliyorlardı. Hataya düşüp de takvâdan başka üstünlük vesilesi aradıklarında, Allah Resûlü (s.a.v.) onları îkâz ediyordu. Ma’rûr bin Süveyd (r.a.) şöyle anlatır:
Rebeze’de Ebû Zer (r.a.) ile karşılaşmıştım. Üzerinde değerli bir elbise vardı. Aynı elbiseden hizmetçisinin üzerinde de vardı. Kendisine bunun sebebini sorduğumda Ebû Zer (r.a.) şöyle anlattı:
“–Rasûlullah zamanında (kölelikten gelen) bir kişiye hoşuna gitmeyecek sözler söylemiş ve onu annesinden dolayı kınamıştım. Bunu haber alan Nebî bana şöyle buyurdu:
«–Ebû Zer! Onu annesi sebebiyle mi ayıplıyorsun? Eğer öyleyse sen, kendisinde hâlâ câhiliye huyu bulunan bir kimse imişsin. Onlar sizin hizmetçileriniz ve aynı zamanda kardeşlerinizdir. Allah onları sizin himayenize vermiştir. Kimin himayesinde bir kardeşi varsa, kendi yediğinden ona yedirsin, giydiğinden de giydirsin. Onlara üstesinden gelemeyecekleri şeyleri yüklemeyiniz. Şayet yükleyecek olursanız kendilerine yardım ediniz!»” (Buhârî, Îmân 22, Itk 15; Müslim, Eymân 40)