İslam’da Kadının Boşama Yetkisi Var mıdır?

Geçimsizlik durumunda koca eşini boşamazsa, kadın ne yapabilir? İslâm’da kadına boşanma hakkı tanınmış mıdır?

İslâm’da boşama yetkisi prensip olarak erkeğe verilmiştir. Ancak iyi tanımadığı veya zulüm ve haksızlık yapabileceğinden güvende olamadığı bir erkekle evlenmek durumunda kalan kadın, nikâh sırasında erkekten boşama yetkisi ister ve evlilik bu şartla yapılmış bulunursa kadın da boşama yetkisine sahip olur. Buna «tefvîz-î talak» denir. Böyle bir hak alındıktan sonra artık erkek bundan rucû edemez.

Nitekim Allâh’ın Rasûlü’nün eşlerinin, Medîne döneminde bir ara, onda olmayan kimi zînet ve eşyayı istemesi üzerine inen âyette şöyle buyurulmuştur: «Eğer siz dünya hayatını, onun zînet ve ihtişamını istiyorsanız, gelin size boşanma bedellerini vereyim de hepinizi güzellikle salıvereyim.»[1] Çoğunluk müctehitlere göre, bu âyetle Hz. Peygamber’in eşlerine boşama yetkisi verilmiş ve isterlerse Hz. Peygamber’den ayrılabilecekleri bildirilmiştir. Ancak O’nun temiz eşleri konuştuklarına pişman olmuşlar ve her biri Allâh’ın elçisini tercih etmiştir.[2]

Şiddetli geçimsizlik veya kötü muâmele durumunda ise kadın daha önceden böyle bir boşama yetkisi almamışsa çoğunluk müctehitlere göre doğrudan boşama hakkı doğmaz. Koca eşini her zaman boşayabileceği gibi kadın da mahkemeye başvurup zulüm ve haksızlığa karşı önlem alınmasını isteyebilir. Bu önlemler arasında, bir bedel karşılığında boşama yer alabileceği gibi, hakeme başvurma bu yolla evliliğe son verdirme de söz konusu olabilir. Ya da hakim tarafların arasını bularak evliliğin devamını da sağlayabilir.

Dipnotlar:

[1]. Ahzâb, 33/28, 29. [2]. Buhârî, Talâk, 5; Müslim, Talâk, 26 vd.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

İSLAM’DA KADININ BOŞANMA HAKKI

İslam’da Kadının Boşanma Hakkı

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.