İslam’da Kadının Boşanma Sebepleri

Dinen kadının boşanma hakkı var mıdır? Mahkeme kararıyla boşanmanın hükmü nedir? Dinen kadının boşanma hakkı var mıdır? Dini olarak kadının boşanma sebepleri...

Eşlerin mahkemeye başvurarak hâkim kararıyla boşanmasına “tefrîk” denir. Bu yöntemde hâkim belirli sebeplere dayanarak boşanma kararı verir. Kur’an’da eşlerin geçimsizlik sebeplerini yerinde incelemek ve aile sırlarını dışarı ifşa etmemek için hakem yöntemi getirilmiştir. Her iki eşin ailelerinden birer hakem seçilir. Bunlar araştırma yaparak, eşleri barıştırmaya çalışır. Kendilerine boşama yetkisi de verilmişse, evliliği sona erdirme yetkileri de bulunur. Kur’an’da şöyle buyurulur: “Eğer karı ile kocanın aralarının açılmasından korkarsanız, o vakit kendilerine erkeğin ailesinden bir hakem, kadının ailesinden bir hakem gönderin. Barışmak isterlerse, Allah onları uzlaştırır..” [1]

Ebû Hanîfe ve Ahmed İbn Hanbel’e göre, hakemler vekil sayılır ve eşler özel yetki vermedikçe boşamaya karar veremezler. İmam Şâfi’nin ilk görüşü de böyledir. Onun ikinci görüşüne göre ise, âyetteki hakem, hâkim demektir. Bu yüzden hâkim, kendisine gelen davayı tarafların rızası olmasa bile hükme bağlama yetkisine sahiptir.[2]

İSLAM’DA KADININ BOŞANMA SEBEPLERİ

Erkeğin boşama yetkisi bulunduğu için, daha çok kadının mahkemeye başvurması durumunda dikkate alınması gereken boşanma sebepleri şunlardır:

1. Hastalık ve kusur: Evliliğin devam ettirilmesini zorlaştırıcı nitelikteki hastalık ve kusurlar kazâî boşanma sebebi sayılmıştır. Erkekte cinsel birleşmeye engel teşkil edecek bir hastalık veya kusurun bulunması bu niteliktedir. Akıl hastalığı, cüzzam gibi hastalıklar ise, İmam Muhammed’in de içinde bulunduğu çoğunluğa göre her iki eş için de ayrılma sebebidir. Ancak eşin bu sebebe dayanabilmesi için, ilk evlilik sırasında bu hastalık veya kusurdan haberdar olmaması, öğrendikten sonra da razı olmamış bulunması gerekir. Böyle bir hastalık yüzünden başvurulunca, iyi olma ümidi yoksa hâkim hemen karar verir, iyi olma ümidi varsa boşamayı bir yıl erteler. Böyle bir tefrîk bir bâin boşama sayılır.

Kadî Şurayh, Zuhrî ve Ebu Sevr gibi bazı fakihler, boşanma sebeplerini yukarıdaki hastalıklarla sınırlı tutmaz ve “karşı eş için evliliği çekilmez hale getiren her türlü hastalık ve kusur” u bir boşanma sebebi sayarlar.

2. Kocanın nafakayı temin etmemesi: Eşinin ve küçük yaştaki çocuklarının nafakasını temin etmek koca üzerine vaciptir. Ancak Hanefîlere göre kocanın eşinin masraflarını karşılamaması veya karşılayamaması bir boşanma sebebi değildir. Bu durumda kadın gerektiğinde mahkemeye başvurarak nafakayı tahsil etme hakkına sahiptir. Diğer üç mezhebe göre ise, koca nafakayı temin etmez ve nafaka için görünen ve bilinen bir malı da bulunmazsa, hâkime başvurarak boşanma talebinde bulunabilir. Dayandıkları delil, bu durumun “zarar vererek kadınları tutmak” [3] olarak yorumlanmasıdır. Bu tür ayrılık; İmam Şâfiî ve Ahmed İbn Hanbel’e göre bir fesih, İmam Mâlik’e göre bir Ric’î talâktır.

3. Terk ve gâiplik: İslâm hukukunda kaybolan, nerede olduğu, ölü mü diri mi bulunduğu bilinmeyen eş için mefkud terimi kullanılır. Bu kimsenin ölümüne hükmedebilmek için Ebû Hanîfe ve Şâfiî’ye göre 90 yaşına kadar veya yaşıtları göçünceye kadar beklenir. Bundan sonra ölümüne hüküm Bu iki mezhebe göre kayıplık bir boşanma sebebi değildir. İmam Mâlik’e göre ise son haber alma tarihinden itibaren 4 yıl geçtikten sonra kadın bu sebeple kocasından boşanmayı talep edebilir. Ancak koca savaş şartları içinde kaybolmuşsa, son asker ve esirlerin dönüş tarihinden itibaren bir yıl geçince eşi mahkemeye başvurup boşanma kararı alabilir. 1917 tarihli Osmanlı Hukuk-ı Aile Kararnamesi bu konuda Mâlikîler’in görüşünü ka­nunlaştırmıştır.[4]

4. Kötü muâmele ve şiddetli geçimsizlik: Hanefî ve Şâfiler kötü muâmele ve şiddetli geçimsizliği de bir boşanma sebebi saymazlar. Ara bulmak ve geçimsizliği gidermek için gerektiğinde mahkemeye başvurmayı yeterli gö­rürler.

Mâlikîler’e göre kocasının kendisine kötü muamelede bulunduğu kadın hâkime başvurarak boşanma talebinde bulunabilir. Bunu ispat ederse hâkim hemen boşamaya karar verir. İspat edemezse, hâkim uygun iki kişiyi hakem seçer, bunlar tarafların arasını bulmaya çalışırlar, bu mümkün olmazsa boşanma yoluna giderler. Hakemlerin vereceği boşama kararı, eğer kusur kocada ise bâin talâk, kadında ise muhâlea sayılır.

Dipnotlar:

[1] Nisâ, 4/35. [2] Sâbûnî, Tefsîru Âyâti’l-Ahkâm, I, 472. [3] bk. Bakara, 2/231. [4] H.A.K. mad. 127.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

İSLAM’DA EVLİLİĞİ SONA ERDİREN DURUMLAR

İslam’da Evliliği Sona Erdiren Durumlar

BOŞANMA İLE İLGİLİ DİNİ HÜKÜMLER

Boşanma ile İlgili Dini Hükümler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.