İslam’da Resim ve Heykel Yasak mı?

Sorularla İslam

Suret nedir? Suret (resim) yapmak caiz mi? İslam’da resim ve heykel neden yasak? Suret (resim) ile ilgili ayet ve hadisler.

Sûret, Arapça’da daha çok “şekil, biçim, görünüş ve resim” anlamında kullanılmaktadır. Timsâl kelimesi de anlam bakımından sûrete yakındır.

Sûret ile timsal kelimelerini eş anlamlı görenler bulunduğu gibi, bazı hadislerde sûret kelimesi yer yer timsal kelimesinin eş anlamlısı olarak kullanılmıştır. Bununla birlikte genelde dilciler, sûreti iki kısımda değerlendirerek, birincisinin gölgeli sûretler (timsal=heykel), ikincisinin ise resmedilen, çizimlenen diğer şeyler olduğunu belirtmişlerdir.

Meselâ “Sizi yarattık, sonra tasvir ettik” (el-A‘râf 7/11) âyeti için getirilen yorumlardan birisi “Önce ruhlarınızı yarattık sonra bedenlerinizi şekillendirdik” tarzındadır. Bazı hadislerde de sûret kelimesi, insanın dış görünüşü ve şekli anlamında kullanılmıştır. (sûret kelimesinin bu anlamda kullanıldığı diğer hadisler için bk. İbn Mâce, “Rü’yâ”, 2; Müsned, II, 118)

Sûret tabirinin, ruh sahibi veya ruhsuz bütün şeyleri içine aldığı, timsalin ise yalnızca ruh sahibi şeylere mahsus olduğu da ifade edilmektedir. Buna göre sûret kelimesini kendisine bir şekil verilmiş ve biçimlendirilmiş şey (resim ve heykel) anlamında anlamak daha doğru olacaktır.

Bazı âyetlerde (Âl-i İmrân 3/6; el-A‘râf 7/11; el-Mü’min 40/64; et-Tegabün 64/3), tasvîr (savvere) kelimesi “şekil ve biçim vermek”, bazı yorumlara göre, biçimin dışında başka “mânevî özelliklerle bezemek” anlamında kullanılmıştır. Bu bakımdan, sûret kelimesinin fiil masdarı olan tasvir kelimesini sırf bugün anlaşıldığı mânada “resmetme” ya da “çizim” olarak anlamak doğru olmayıp, hem çizim (resim) ve hem de bir maddeye şekil ve biçim verme anlamlarını içine alacak bir genişlikle anlamak daha uygundur.

Aynı şekilde, aynı kökten türemiş olan tesâvîr kelimesi genelde “resim” mânasında kullanılmakla birlikte “heykel” anlamına da gelmektedir. Allah’ın, Kur’an’da kendisini “biçim veren” (musavvir) (el-Haşr 59/24) olarak vasıflaması ve bu ifadenin müfessirler tarafından “yaratıcı” mânasında yorumlanmış olması da yukarıda verilen anlamı desteklemektedir.

Sûret kelimesi Kur’an’da, biri tekil ikisi çoğul olmak üzere üç yerde geçmekte ve genelde insanın biçim ve şekli olarak yorumlanmaktadır. Kur’an’da “timsâl” (çoğulu temâsîl) kelimesi de iki yerde ve çoğul olarak “temâsîl” şeklinde geçmektedir. Bu âyetlerden birinin anlamı şöyledir: “İbrâhim, babasına ve kavmine ‘Nedir bu tapındığınız heykeller (temâsîl)!’ demişti” (el-Enbiyâ 21/52)

Diğer âyette ise Hz. Süleyman aleyhisselam’a timsaller yapıldığından bahsedilir. (Sebe’ 34/13) Bu ikinci âyette geçen timsallerin anlamı konusunda getirilen yorumlardan biri, bunların, meleklerin, peygamberlerin ve sâlih kişilerin heykelleri (ya da resimleri; suver) diğeri de Hz. Süleyman aleyhisselam’ın tahtının ve basamaklarının üzerinde bulunan tavus ve doğan gibi kuşların sûretleri olduğu şeklindedir.

Birçok âyette “yarattı” anlamında yorumlanan “savvere” fiili geçmekte olup, bu hususla resim yapma arasında doğrudan bir ilişki kurmak pek mümkün gözükmemektedir. Bununla beraber bazı hadislerde, insan görünümünün resmini çizenler Allah’ın taklitçisi (tanrılık özentisi içinde olanlar) olarak telakki edilip bu yüzden cezaya mâruz kalacakları ifade edildiğinden, İslâm’daki resim yasağının Kur’ân-ı Kerîm’den kaynaklandığını düşünenler olmuştur. Fakat bu husus aslında, resim yasağını Kur’an’a dayandırmak için pek yeterli görünmemektedir.

Zira bu anlayış hadisin vârit olduğu dönemin şartlarından soyutlanarak genelleştirilmeye çalışılırsa, bugün teknolojide kullanılmaya başlayan ve teknik köle diyebileceğimiz robotların yapılmasının ve kullanılmasının da yasak ve haram olduğunu söylemek gerekecektir. Bu itibarla resim yasağının daha ziyade sünnetle konulduğunu kabul etmek ve yasaklanma sebebini başka gerekçelerle izaha çalışmak daha doğru görünmektedir.

İSLAM’DA RESİM VE HEYKEL NEDEN YASAK?

Sûret yasağının dayandırıldığı belli başlı rivayetler şöyle sıralanabilir:

a) Hz. Âişe radıyallahu anha’nın naklettiğine göre Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, evinde üzerinde salîb (Îsâ’nın çarmıha geriliş sahnesini tasvir eden resim) bulunan her şeyi kırmıştır. (Buhârî, “Libâs”, 90)

b) “Kıyamet gününde en şiddetli azaba mâruz kalacak olanlar musavvirlerdir.” (Buhârî, “Libâs”, 89)

c) “Bu sûretleri yapanlara kıyamet gününde ‘Yarattıklarınıza can verin’ denilerek azap edilecektir.” (Buhârî, “Libâs”, 89)

d) Hz. Âişe radıyallahu anha’dan rivayet edildiğine göre, Âişe radıyallahu anha bir defasında üzerinde (hayvan) resimleri bulunan bir minder almıştı. Hz. Peygamber bunu görünce kapının önünde bekledi ve içeri girmedi. Hz. Âişe radıyallahu anha, Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’in yüzünde hoşnutsuzluk işaretlerini görünce, “Yâ Resûlallah! Allah’tan ve Allah’ın Resulü’nden bağışlanma dilerim. Bir kusur mu işledim?” dedi. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, üzerinde resim bulunan minderi göstererek “Şu minderin burada işi ne?” buyurdu.

Hz. Âişe radıyallahu anha “Yâ Resûlallah! Onu, kâh oturasın, kâh yaslanasın diye senin için satın almıştım” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, “Bu resimleri yapanlara kıyamet gününde azap edilir ve onlara ‘Hadi bakalım, yaptığınız şu sûretlere bir de can verin’ denilir. İçinde resimler bulunan eve melekler girmez.” (Buhârî, “Libâs”, 95; hadisin şerhi için İbn Hacer, Fethu’l-bârî, V, 228-229; Kâmil Miras, Tecrîd-i Sarîh Tercemesi ve Şerhi, VI, 414)

e) Melekler, içerisinde köpek ve tesâvîr bulunan eve girmezler.” (Buhârî, “Libâs”, 88)

f) “Melekler, içerisinde sûret bulunan eve girmezler; kumaş üzerindeki desen ve nakış müstesna.” (Buhârî, “Libâs”, 92)

g) Hz. Âişe radıyallahu anha kendi oturduğu evin sofasına üzerinde timsaller bulunan bir perde çekmişti. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem seferden döndüğünde bunu görünce “Kıyamet gününde en şiddetli azaba çarptırılacak olanlar Allah’ın yaratmasına benzemeye çalışanlardır” buyurdu. Âişe radıyallahu anha, sonra bu perdeden bir veya iki yastık yaptıklarını söylemiştir. (Buhârî, “Libâs”, 91)

h) Hz. Âişe radıyallahu anha’nın, üzerinde tasvirler bulunan bir perdesi vardı ve bunu odasının bir tarafına çekmişti. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bunu görünce, H Âişe radıyallahu anha’ya “Şu perdeyi karşımdan kaldır; üzerindeki tasvirler namazda iken hep bana görünüp duruyor.” demiştir. (Buhârî, “Libâs”, 93).

Gerek İmam Buhârî’deki metinde gerekse Nesâî’nin rivayetinde, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in söz konusu tasvirler yüzünden namazı yeniden kıldığına dair bir kayıt bulunmadığı için evde sûret bulunmasının yalnızca mekruh olduğu, namazın sıhhatine bir zarar vermediği söylenmiştir. Bu hadisten ilk bakışta anlaşılan husus, üzerinde resim bulunan perdenin sırf namazdaki huşûu bozduğu için hoş karşılanmadığıdır.

ı) Hz. Âişe radıyallahu anha’nın, üzerinde kuş resmi (timsal) bulunan bir perdesi vardı ve eve girenin ilk önce göreceği bir yere asılmıştı. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bunu görünce, “Âişe, şu perdenin yerini değiştir. Eve girip hemen onu görünce dünyayı hatırlıyorum.” demiştir. (Müslim, “Libâs”, 88)

j) Hz. Âişe radıyallahu anha’nın bebek ve kanatlı at şekillerinde oyuncaklarının bulunduğu, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in bunları gördüğü ve tebessümle karşıladığı rivayet edilir. (Ebû Dâvûd, “Edeb”, 62)

k) Rivayet edildiğine göre, İbn Abbas radıyallahu anh’a bir tasvirci müracaat ederek, “Ben, şu gördüğün tasvirleri yaparak (resim çizerek) geçinirim. Bu hususta bana fetva ver!” dedi. İbn Abbas radıyallahu anh, adamın kendine iyice yaklaşmasını istedikten sonra elini adamın başı üzerine koyarak “Bak ben şimdi sana Resûlullah’tan duyduğum bir hadisi haber vereceğim. Hz. Peygamber, “Her resim yapan (musavvir) cehennemdedir ve Allah, yaptığı resime ruh üfleyinceye kadar bu adama azap ed Ruh üflemesi de zaten mümkün değildir buyurdu. Adam bu sözler üzerine dehşete kapılınca İbn Abbas devamla, “Eğer sen sanatına devam etmek mecburiyetinde isen ağacı ve ruh taşımayan şeyleri resimle.” (Buhârî, “Büyû‘“, 104; Müslim, “Libâs”, 99)

İbn Abbas radıyallahu anh’ın bu fetvasının delili olarak Ebû Hüreyre radıyallahu anh’ın şu rivayeti gösterilmektedir: Bir keresinde Cibrîl aleyhisselam, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına girmek için ondan izin istemişti.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem izin verdiği halde Cibrîl aleyhisselam içeri girmemiş ve şöyle demiştir: “İçerisinde birtakım at ve insan timsallerinin bulunduğu perde asılı olan bir eve ben nasıl girerim? Bu resimlerin ya başlarını koparmalı veya bu perdeyi yere sermelisiniz. Biz melekler içinde timsal olan eve girmeyiz.” (Tahâvî, Me‘âni’l-âsâr, IV, 287)

Kaynak: İslam İlmihali 1, TDV Yayınları