İslâm'da Sabrın Önemi
Her hususta sabır zarûrîdir. İbadette devamlılık için sabır… İsyâna karşı, nefse ve nefsânî arzulara karşı sabır… Musîbetlere, çilelere, belâlara karşı; rızâyı zedelememek, gönül hoşnutluğunu muhafaza için sabır…
Varlıkta, nefsânî arzulara temâyülün arttığı imkânlar içinde; ayağın kaymaması için sabır… Yoklukta, fakirliğin küfre yaklaştığı hengâmda; îtikâdı sarsmamak, haram yollara tevessül etmemek için sabır…
Rabbimiz çok sabırlıdır. Günahkâr kullarından intikam almak için acele etmez. Bilâkis onların tevbeye yönelerek hâllerini ıslah etmeleri için sabırla sayısız fırsatlar lûtfedip mühlet verir.
ÖFKEYLE ACELE HÜKÜM VERİLMEMELİ
Mü’min de dâvâsına hizmet yolunda başına gelen ezâ ve cefâlara sabretmesini bilip bu ilâhî sıfattan hisse almaya gayret etmelidir. Öfkelenip aceleyle hüküm vermemeli, şikâyet ve sızlanmayı terk etmeli, musîbetlerin bütün şiddetiyle gelip çattığı anda bile sabrın sonundaki selâmeti düşünerek gönül huzurunu korumalıdır.
ALLAH'IN TAKDİRİNE RÂZI OLMALI
Rabbinin rızâsını dileyen, evvelâ kendisi O’nun takdîrine rızâ hâlinde olmalıdır. Kim Allâh’ın takdîrine rızâ hâlinde yaşarsa, o kimse dâimâ ilâhî rahmet tecellîleri altında olur. Velev ki ağır hastalık, çile ve ıztırapların içinde bile olsa... Çünkü Allah onun her zaman yâr ve yardımcısıdır ve en sonunda onu mükâfatlandıracaktır.
EYYÛB ALEHİSSELÂM'IN SABRI
Bu hususta Eyyûb -aleyhisselâm-’ın hâli güzel bir numûnedir. Zira o, başına gelen tahammül ötesi iptilâları büyük bir sabır ve teslîmiyetle karşılayıp Hakk’ın takdîrine rızâ göstermiştir. Cenâb-ı Hak da onun hakkında; “ne güzel kuldu” buyurmuştur.
HER HUSUSTA SABIRLI OL
Velhâsıl her hususta sabır lâzımdır: İbadette, muâmelâtta, varlıkta, yoklukta vs… Çünkü hayatta her şey, ilâhî imtihan malzemesidir. Bunun için, bilhassa Kitap ve Sünnetʼin emirleri istikâmetinde yaşayabilme gayretinde ve Hakk’a dâvet hizmetinde yorulmamak, bezginlik göstermemek ve hayâtın her safhasında sabırlı olmak îcâb eder.
GÜZEL AHLÂKIN EN MÜHİM TECRÜBE NOKTASI
Hak dostu Hâtem-i Esam Hazretleri şöyle buyurmuştur:
“Güzel ahlâkın en mühim tecrübe noktası, eziyetlere sabretmek ve külfete tahammüldür. Başkasının kötü huyundan şikâyet etmek, kendi kötü ahlâkının delilidir. Çünkü güzel ahlâk, aynı zamanda eziyetlere katlanmak demektir.” (İhyâ, III, 161)
Dünyanın fânî olduğunu, oradaki cefâlara sabretmenin ebedî saâdet sermâyesi olacağını bilen bir mü’min de, karşılaştığı musîbetlerin yükünü kalbine koymaz, hayâtın değişen şartları karşısında muvâzenesini bozmaz, gönlünün rotasını Rabbinin rızâsından başka bir yöne çevirmez.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlâkından, Erkam Yayınları