İslam’da Sabrın ve Sabretmenin Mükafatı

Ahirete İman

Sabır ne demektir? Allah’ın sabredenlere mükafatı ne olacaktır? İslam’da sabrın ve sabretmenin mükafatı.

Sabır; maddî ve mânevî bakımdan değişen şartlar karşısında dengeyi bozmamak, îtidâli muhâfaza etmek, iptilâlara tahammül göstermek, acılara katlanmak, sıkıntı ve meşakkatlere mukâvemet göstermek, başa gelen her türlü imtihan tecellîleri karşısında dîn ve îmandan tâviz vermemektir.

Bu yönüyle sabır, güzel ahlâkın ağırlık merkezi, îmânın yarısı, ferah ve saâdetin anahtarıdır.

Sabrın ilk şartı, onu gerektiren hâdiseyle ilk karşılaşıldığında gösterilmesidir. Vaktinde gösterilmeyen bir sabrın, fazla bir mükâfâtı yoktur.[1]

Sabrın dünyevî tarafı ne kadar acıysa, uhrevî tarafı o kadar parlak olacaktır. Sabrın acılarını sîneye çekebilenler; Allâh’ın rızâsına, dolayısıyla da ebedî saâdet yurdu olan Cennet’e nâil olurlar.

Âyet-i kerîmelerde buyrulur:

“Ey îmân edenler! Sabır ve namazla Allah’tan yardım isteyin. Muhakkak ki Allah sabredenlerle beraberdir.” (el-Bakara, 153)

“Ey îmân edenler! Sabredin, sebat gösterin, hazırlıklı ve uyanık olun. Allah’tan korkun ki kurtuluşa eresiniz.” (Âl-i İmrân, 200)

“…Sabredenlere, mükâfatları elbette hesapsız ödenecektir.” (ez-Zümer, 10)

ALLAH İÇİN GÖSTERİLEN SABRIN MÜKAFATI

Allah için gösterilen sabrın mükâfâtının ancak Cennet olduğunu gösteren şu hâdise ne kadar ibretlidir:

Abdullah bin Abbâs -radıyallâhu anhumâ- bir gün Atâ bin Ebî Rebâh’a:

“–Sana Cennetlik bir kadın göstereyim mi?” dedi. O da:

“–Evet, göster!” deyince İbn-i Abbâs şöyle dedi:

“–Şu siyah kadın var ya! İşte bu kadın, Fahr-i Kâinât Efendimiz’e geldi ve:

«–Beni sara tutuyor ve üstüm başım açılıyor. İyileşmem için Allâh’a duâ eder misiniz?» dedi.

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

«–Eğer sabredeyim dersen, sana Cennet vardır. Ama yine de sen istersen, şifâ vermesi için Allâh’a duâ ederim.» buyurdu.

Bunun üzerine kadın:

«–Hastalığıma sabrederim. Ancak sara tuttuğu zaman üstümün başımın açılmaması için duâ buyurunuz.» dedi. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de onun için Allâh’a niyazda bulundu.” (Buhârî, Merdâ, 6; Müslim, Birr, 54)

İşte başa gelen iptilâlara Allâh’ın rızâsını umarak gösterilen sabrın, Hak katındaki yüksek kıymeti…

Dipnot:

[1] Bkz. Buhârî, Cenâiz, 32. Hadîs-i şerîfin metni için bkz. sf. 174.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Ebediyet Yolculuğu, Erkam Yayınları