İslâm’ı Tasavvuf, Cihâd ve Nûr Gibi Fırkalara Ayırmak Acz İfâdesi Değil midir?
İslâm’ı Tasavvuf, Cihâd ve Nûr gibi fırkalara ayırmak acz ifâdesi değil midir? Prof. Dr. Hasan Kâmil Yılmaz cevaplıyor...
Bu soruyu soran kardeşimiz herhâlde bugün ülkemizdeki tasavvufa; tarîkat ve Risâle-i Nûr adıyla anılan cemâatlere ve bâzı İslâm ülkelerindeki tanzîm-i cihâd gibi birtakım kuruluşlara bakarak bu soruyu sormuş olmalıdır. Bugün ülkemizde ve diğer İslâm ülkelerinde bulunan İslâmî cemâat ve fırkalar bir arayış içindedirler. İmâmesi kopmuş tesbîh taneleri gibi dağılan Müslümanları yeniden toparlamaya çalışmakta; zor bir dönemden geçen insanımızın yeniden toparlanışına katkıda bulunmaktadırlar.
Farklı yapıdaki bu cemâatlar, birbirleriyle uğraşmadığı ve önündeki hizmet planına göre bir şeyler yaptığı sürece faydalıdırlar. Hattâ onların farklı gruplar hâlindeki hizmetleri kendilerini hizmet yarışına sürükleyen bir motivasyondur. Allah Teâlâ: “Siz hayır işlerinde yarışın. Nerede olursanız olun sonunda Allah hepinizi bir araya getirir”[1] buyurmaktadır. Her grup birbiriyle çekişmeden hayır yarışına girince Allah, onları bir araya getirecektir. Dolayısıyla bu tür grupları bir hizmet dağılımı gibi görmek gerekir. Çünkü her grubun meşreb ve mesleğine göre hizmet önceliği vardır. Bu da toplumda değişik konuların değişik gruplarca ele alınmasını sağlamakta ve İslâm toplumunun inşâsına katkıda bulunmaktadır. Ayrıca gruplar arası iç çekişme genellikle dış mücâdeleye güç olmadığı zamanlarda olur. Dış düşmanlarla mücâdele edebilecek bir kıvama gelen İslâmî topluluklar kendi aralarında zâten çekişmez.
[1]. el-Bakara, 2/148.
Kaynak: Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, 300 Soruda Tasavvufi Hayat, Erkam Yayınları
YORUMLAR